Zuhr-i Âhir Namazının Dinimizdeki Yeri
03 Ekim 2025, Cuma 00:07
Zuhr-i âhir: Cuma namazını kıldıktan sonra, kılınan Cuma’nın şartlarının yerine gelmediği yerlerde, eğer Cuma namazı kabul olmazsa hiç olmazsa bugünün öğle namazını kılmış olmak için tedbir olarak kılınan; "en son öğle namazı" demektir.
Cuma namazının farz olması için iki türlü şartı vardır: 1. Eda şartları. 2. Vücup şartları. Eda şartlarından biri noksan olursa namaz kabul olmaz. Vücub şartları bulunmazsa kabul olur.
Cuma namazının sahih yani geçerli olması için eda şartları yedidir.
1. Namazı şehirde kılmak (Şehir: Cemaati en büyük camiye sığmayan yer demektir.)
2. Devlet reisinin veya valinin izni ile kılmak. Bunların tayin ettiği hatip, kendi yerine başkasını vekil edebilir.
3. Öğle namazının vaktinde kılmak.
4. Vakit içinde hutbe okumak. [Hutbeyle ilgili olarak alimler, Cuma hutbesini okumak, namaza dururken (Allahü ekber) demek gibidir dediler. Ya’ni iki hutbeyide, yalnız arabca okumak lazımdır. Hatib efendi, içinden Euzü okuyup, sonra yüksek sesle, hamd ve sena ve kelime-i şehadet, salat-ü selam okur. Sonra, sevaba, azaba sebeb olan şeyleri hatırlatır ve ayet-i kerime okur. Oturup kalkar. İkinci hutbeyi okuyup, vaaz yerine, mü’minlere dua eder. Dört halifenin adını söylemesi müstehabdır. Hutbeye dünya sözü karıştırmak haramdır. Hutbeyi, nutuk ve konferans şekline sokmamalıdır. Hutbeyi kısa okumak sünnettir. Uzun okumak mekruhtur.]
5. Hutbeyi namazdan önce okumak.
6. Cuma namazını cemaat ile kılmak.
7. Cami kapılarını herkese açık tutmak.
Bu şartlardan "şehir veya şehir hükmünde olması" üzerinde görüş farklılıkları ortaya çıkmış ve köylerde kılınıp kılınamayacağı, kılınırsa kabul olup olmayacağı, şehirden kastın ne olduğu, bir şehirde tek bir yerde mi yoksa farklı yerlerde de mi kılınabileceği gibi problemler gündeme gelmiş, bunların çözümünde de "zuhr-i âhir" namazı ortaya çıkmıştır.
Cuma namazının eda şartlarından biri bulanmayan yerlerde zuhr-i ahir namazı kılmak farz olur. Çünkü Cuma kılmak farz olmayınca, öğle namazını kılmak farz olur.
Resulullah efendimizin zamanında Cuma tek mescitte kılınıyordu. Cuma’ya geç kalanların ikinci, üçüncü cemaat yapmalarına izin verilmiyordu. Hulefa-i raşidin de bu yolu tuttu. Hazret-i Ömer döneminde fetihler yapılıp şehirler çoğalmasına rağmen, birden fazla camide Cuma kılınmasına müsaade edilmedi. Valilere yazılan mektuplarda, Cuma’nın tek mescitte kılınması emredildi.
Emeviler döneminde ve Abbasilerin ilk yıllarında da bu durum aynen devam etti. Hatib-i Bağdadi ve İbni Hacer-i Mekki hazretleri; Cuma’nın birden fazla camide kılınmasının, İmam-ı Şafi hazretlerinin vefatından 76 yıl sonra olduğunu bildirmektedir.
Fıkıh alimlerinin çoğuna göre, Cuma’nın tek camide kılınması vacibdir. Birden fazla camide namaz kılmak sünnetten ayrılmaktır. İmam-ı Şafii hazretleri, ihtiyaç olsun veya olmasın bir şehirde birden fazla camide Cuma kılınmasının caiz olmadığını bildirmiştir. Zamanının İkinci Şafisi olarak kabul edilen imam-ı Sübki hazretleri de aynen imam-ı Şafii hazretleri gibi fetva vermiştir. Sözü huccet olan mezhep âlimleri, birkaç camide Cuma kılındığı takdirde, öğle namazının da kılınması gerektiğini bildirmişlerdi. Çünkü ihtiyatlı davranmak gerekir. Zira Hadis-i şerifte, “Şüphelerden sakınan dinini korumuştur” buyuruldu.
Şafi (Tenvir-ül kulub) kitabında diyor ki: Şafiler, Cuma namazından sonra öğle namazı kıldıkları için, “Şafiler, Allah ve Resulüne muhalefet edip, beş vakit namaza altıncı bir farz ilave ettiler” diye iftira ettiler. Şafi fıkıh alimi Remli hazretlerine bu iftirayı atanlar hakkında ne ceza gerekir, diye sordular. Oda, Şafiiler dine ilave yapmayıp, sadece Cuma namazının birden fazla camide kılındığı yerlerde, ihtiyaten o günkü öğleyi de kıldıkları için bunu söyleyenin, en az benzerleri gibi, tazir cezasıyla cezalandırılması gerektiğine dair fetva verdi. Bu konu hakkında Şafii âlimlerinden Yusuf Nebhani hazretleri de bir eser yazmıştır. Bu eserde, birden fazla yerde Cuma kılınan şehirlerde, Cuma namazından sonra, öğle namazını kılmanın sadece Şafiilere mahsus olmadığını, dört mezhep âlimlerinin de aynı hükmü bildirdiklerini söylemiştir.
İbni Hümam ve İbni Âbidin gibi Hanefi fıkıh âlimleri de, Cuma namazından sonra, Vaktine yetişip kılmadığım son öğle namazına diye niyet ederek Zuhr-i ahir adıyla bir namaz kılınması gerektiğini bildirmektedir. Meşhur Hanefi fıkıh kitabı Redd-ül-muhtar’da da; bu şekilde kılındığı zaman, eğer Cuma kabul olmuş ise, bu namazın, kaza namazı yerine geçeceği bildirilmektedir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Hakan
04-10-2025 08:36Zuhr-i Âhir namazı gibi günümüzde pek bilinmeyen bir konuyu delilleriyle ve fıkıh âlimlerinin görüşleriyle bizlere aktarmanız gerçekten takdire şayan. Dinimizin hassasiyetlerini, ihtiyatlı davranmanın önemini hatırlattı,eksik bilgilerimi tamamladı. Rabbim kaleminize bereket versin, böyle güzel ve ilim dolu yazılarınızın devamını bekliyoruz.