Yeni Yüzyıl Batısı
08 Ekim 2025, Çarşamba 07:03
Batı, Orta Çağ Kilisesi’ne hep bir intikam hırsıyla bakmıştır. Ferdî hürriyet ve hüviyetleri yok sayan bu çağ, yeni nesil Batı tarafından lanetle anılmıştır.
Avrupa, Orta Çağ’ı hatırlamak bile istemez. Volter bu konuda şöyle der: “Târihin dört mutlak çağını meydana getirenlerden biri olmaktan çok uzak olan Orta Çağ, barbarlık, akıldışılık (irrasyonalite) ve bâtıl inançlardan oluşan bir dönemi ifâde eder. Orta Çağ’ı incelemenin insanlara aptallıklarını hatırlatmaktan başka faydası olmayacağı yönündedir.” Deneme adlı eserinde Volter, “Orta Çağ’ın târihini bilmek, sâdece aşağılamak için gereklidir” der.
Ahlâkî sistemde Orta Çağ ile ters düşen yeni Batı’da sistem tamâmen ters işlemektedir. Nikâhın bozulmasını yok sayan ve ters ilişkilere karşı çıkan Vatikan, zâten Protestanlık ile kökünden sarsılırken, bâkirelik ve cins ayrılığı fikri de yeni düzende yerini almıştı. Artık Batı’da fâhişelik diye bir kavram yoktu. Adı cinsel özgürlüktü. Aynı evde nikâhsız yaşayan evli olmayan çiftler partnerlik adı altında devlet güvencesinde yaşıyorlardı. Çocuk doğumları, bitmeye yaklaşan evlilikle berâber son derece azalırken, gayr-i meşrû çocukların sayısı da artıyordu. (Aslında Batı için veyâ Hristiyanlık için gayr-i meşrû’ lâfı yanlıştır. Zâten onların şerîatle yakından uzaktan alâkaları yoktur.) Avrupa nüfûsu onların hiç umursamadığı veled-i zinâ bir topluluk hâline gelmeye başlamıştır.
Batı standartlarını hedef alan toplumumuzda da bu tür gayr-i İslâmî bir nüfus çoğalmaya başladı.
İslâmiyet’in kabûl etmediği, dünyâdan el etek çekerek mücerret yaşama demek olan ruhbanlık, Orta Çağ Kilisesi’nin hem prestiji hem de cezâî sistemi olarak geçerli idi.
Yeni yüzyıl Batı’sı, kiliseye âit nikâh ve parlamento yemin törenleri dışında ibâdete âit bütün kuralları hemen hemen yok sayıyordu. Her türlü ahlâksızlığı yapan da boynuna put takıyor, papazlar da aynı şeyi yapıyordu. Kiliseler ikindilerden sonraki nikâhların kıyıldığı bir nikâh bürolarına dönerken, büyük katedraller turistlerin seyir karargâhı olmaya başladı.
Cinsel hürriyet, toplumu etkilediği gibi kiliseleri de etkiledi. Artık râhibeler de her türlü çılgınlığı yapabiliyordu.
Önceleri kiliselerin sosyal ve siyâsî aktiviteleri yoktu. Orta Çağ’da hukuk da devlet de kiliseydi, ama 1800’lü yıllarla artık ne eski kilise ne de râhip ve râhibeler o eski insanlardı. Eski devirlerin aforoz, engizisyon (Lâtince inquisitio, sorgulama) sistemi de bitmişti.
Batı’nın yeni lâik ve seküler sistemi aslında tam da kendi hayatlarını yansıtır. Kilise’den intikam alırlarken aslî hayatlarına dönmüşlerdir. Zinânın ve homoseksüelliğin tavan yaptığı Batı’da kiliseler bunların dışında kalabilir miydi?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.