SİSTEMİN "USLU" ÇOCUK TAKINTISI VE KAYIP ERKEKLER
30 Kasım 2025, Pazar 13:58
Kadın erkek eşitliği konusu üzerinde konuşmaya teşebbüs ettiğinizde maalesef linç edilme tehlikesi mevcut. Bu konudaki tartışmalar bilimin sınırlarını zorlar dereceye geldi. Fakat hem fizyoloji hem de nörobiyoloji ilimlerinde yapılan ayrıntılı araştırmalar bu eşitliği bozuyor. Her iki cinsiyetin de kendine göre avantajları ve dezavantajları olduğunu gösteren birçok çalışma var. Sadece beyinleri hakkında dahi “Kadın Beyni, Erkek Beyni” isimli kitap baştan sona bu farkları anlatıyor.
“Kız çocuklar erkek çocuklardan daha erken konuşur.” “Erkekler çok iyi dinleyici değildir.” “Kadınların empati kabiliyeti daha fazladır.” “Erkekler üç boyutlu şeyleri daha iyi kavrarlar.” “Kadınlar erkeklerden daha çok konuşurlar.” Bu tarz cümlelerin çoğunu bizzat tecrübe etmişsinizdir. İşte kadın beyni ile erkek beyni arasındaki bu temel farklar, daha anne karnındayken şekillenmeye başlıyor.
Hamileliğin üçüncü ayında erkek bebeklerin büyük çoğunluğu testosteron salgılamaya başlıyor. Erkeklik hormonu olarak bilinen bu hormon bebeğin beyninin sol yarı küresinin gelişimini yavaşlatıyor. Bu hormona ne kadar maruz kalınırsa beynin sol yanının gelişimi de o kadar gecikiyor. Kızların büyük çoğunluğu için beynin iki yarısı da aynı hızda gelişirken erkeklerde sağ soldan önce gelişiyor. Kadın ve erkek arasında sayılabilecek farklılıkların çoğu işte bu lobların gelişim hızları arasındaki farktan kaynaklanıyor. Disleksi ve kekeleme gibi hastalıkların erkek çocuklarda kızlara nazaran 4-5 kat fazla görülmesi bile sol lobun gelişimi ile alakalı.
Beyin gelişimleri daha anne karnındayken bile farklılaşmaya başlayan kızlar ve erkeklerin fizyolojisi de birbirine benzemez. Vücutların yağ ve kas dağılımı cinsiyetle doğrudan ilgilidir. Erkeklerin baldır ve basenleri daha kaslı, kadınlarınki ise daha yağlıdır. Bu da erkeklerin daha uzun süre ayakta kalabilmelerini, kadınların ise daha uzun süre oturabilmelerini sağlar. Sınıfın uslu çocuklarının kızlar olmasına şaşırmamalı. Müze gezileri, tabiat incelemeleri, laboratuvar dersleri daha fazla olsa erkeklerin de aslında “us”lu çocuklar olduğu görülebilir. (Bir öğretmen olarak erkek öğrencilerime, sınıf ortamından ziyade koridorda volta atarken daha rahat ulaştığımı da belirteyim:)

Ders esnasında öğrencilerden beklenen birtakım davranışlar var: saatlerce oturmak, öğretmeni dinlemek, tahtadaki yazıları deftere geçmek vs… Bu işler “iyi öğrencinin” tarifindeki gizli baharatlardır. Bunları yapmayanlar pek de iyi öğrenci sayılmazlar. Erkekler uslu oturma yarışını kaybettikleri gibi iyi bir dinleyici olma yarışını da daha doğmadan kaybettiler. Beynin konuşma ve dinlemeden sorumlu olan kısımları sol tarafta daha baskın. Yani kadınlar erkeklerden daha iyi dinleyici. Bilgilerin %90’dan fazlasının sözel olarak aktarıldığı derslerimizi düşününce halimize acımamak elde değil. Dersler laboratuvarda veya bahçede, görsellerle işlendiğinde erkeklerin daha rahat kavradığı muhakkak. Ama sistem böyle değil.
Şu anda eğitim sistemimizde çoğunlukla öğrencilerin ezber kabiliyeti ölçülüyor. Yani bir meseleyi ne kadar iyi anlayıp yeni şeyler üretebildikleri değil, hocaların vurguladığı bazı yerleri ne kadar iyi hafızalarında tuttukları ölçülüyor. Detayların ön plana çıktığı bu işte de beynin sol yarısı dolayısıyla kızlar daha başarılı. Meseleyi anlayıp problem çözmede başarılı olan erkek beyni yine âtıl kalıyor.
Kız öğrencilerin detaylara odaklanma ve yönergeleri takip etme konusundaki sabrı, mevcut sistemde onları öne çıkarıyor. Tahtayı deftere geçirmek, güzel yazmak gibi işlerde de gol yiyen erkekler için günümüz okulları, zihnin pek de kullanılmadığı bir yer olarak görülse yanlış olmaz. Ne de olsa erkek beyninin başarılı olduğu konuları çalıştırmakta, okullarımız pek de başarılı değil.
Sizce bir maymunla bir leopar yarışsa hangisi kazanır? Bu soruya, sempati duyduğunuz bir hayvan varsa veya yakın zamanda bir belgeselde ikisinden birisini seyretmişseniz bir cevap verebilirsiniz. Lakin cevaptan önce sizin bir soru sormanız lazım: Ne yarışı?

Eğer bu iki hayvanı koşu yarışına sokarsak ikisi de koşar lakin leopar kazanır. Eğer bu yarış, ağaca tırmanma yarışı olursa ikisi de tırmanabilir lakin maymun kazanır. Nereye varmak istediğimi anladınız. Başarı dediğimiz şey büyük ölçüde neyi ölçtüğümüzle alakalıdır fakat mevzu insan eğitimi olunca burası göz ardı ediliyor. Zihnin potansiyelini keşfetmek yerine birkaç rakam, başarının sembolü oluveriyor. Bunun acısını bütün çocuklar çekiyor.
Gayri tabii bir şekilde öğretmeye çalıştıklarını, biyolojisi elvermediği için öğrenemeyen insanları başarısızlıkla suçlayan; hareket etmek üzere yaratılmış olan bedenleri, hareket etti diye azarlayan; yorum sorusuna ezberletilen cevabı vermedi diye, yeni fikirler üreten beyinleri yanlış düşünmekle suçlayan; laboratuvarda maddeyi bir kere görse bütün dertleri bitecek öğrencilere, bütün kainatı kelimelerle anlatmaya çalışan bu sistem herkesi mağdur eder. Ama erkekleri daha fazla mağdur ettiği muhakkak.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.