PAPA’NIN GELİŞİ İLE BAŞLAYAN TARTIŞMALARA HANGİ GÖZLE BAKMALIYIZ?
02 Aralık 2025, Salı 00:25
Papa’nın ülkemize gelişi üzerinden fırtınalar koparıldı. Kimi niçin geldiğini sorguladı kimi de niye şaşalı biçimde karşılandığına taktı? Ecdadın bu konuda nasıl bir tutum sergilediğini yarım yamalak da olsa araştırmadan ahkam kesen bazı tipleri izleyen bir kitle de sosyal medya üzerinden kamuoyunu etkilemeye çalıştı. Ama şunu başından söylemek gerekir ki gazetelerde yazmayan bazı hakikatler vardır o da arif olanın anlayabileceği minvalde hakikatlerdir. “Bu konuda ne oldu ne olmalıydı?” tartışmalarına girmeden bugünü anlamaya çalışalım.
Öncelikle Türkiye büyük bir devlettir. Binlerce yılın kendine biçtiği tarihî mesuliyetle hareket ederek ecdadının ve kültürünün temel dinamiklerini dikkate alarak bir refleks sergilemeyi kendine gaye edinmiş güçlü bir yapıdır. Ülkemiz, dün kurulmuş bugün güçlenmiş bir yapı da değildir. Sosyal medya repliğiyle ifade etmek gerekirse; tecrübesiyle 5000, gücü ve dinamiğiyle her zaman 18 yaşındadır.
Bu millet, tarih boyunca nice zorlukları yaşamış, bazen acılarla göz yaşı dökmüş bazen ufuklara bakarak gülümsemiş ama hiçbir zaman ne karamsarlığa ne de ümitsizliğe düşmüştür. Kökü derinlerde, ruhu her daim diri, bazen sessizce takip ederek bazen de bir balyoz gibi kafalara inerek varlığını hissettiren kadim devlet anlayışımız, bugün de kritik bir dönemeçten geçmekte, verdiği imtihanla gelecek yüzyıllara damgasını vurmaya hazırlanmaktadır. Millet olarak da idealleri üzerine inşa ettiği davası uğruna kıyamete kadar varlığını devam ettirme hedefinden zerre kadar şaşmadan bütün varlığıyla koşmaya devam etmektedir.
İç kavgalarını bitirip gereksiz ve lüzumsuz tartışmalardan uzak kalarak geleceğin dünyasını inşa etme hazırlıklarını tamamlama kararlığıyla, güçlülerin elindeki bir oyuncak olmaktan sıyrılıp artık güce yön veren bir devlet anlayışını yüksek sesle terennüm etmektedir. Üzerinde yaşadığımız dualı toprakların kadim milletini barındıran ülkemiz, bugün sahip olduğu misyonla nizam-ı alem hedeflerine emin adımlarla yürümektedir. Büyük davaların büyük adamlarını yetiştirme geleneğini her daim devam ettiren, geçmişinde kurduğu büyük devletlerin kullandığı metotları bugünün anlayışıyla sürdürülebilir kılan ülkemiz, her şartta var olan iddiasını daha da yukarılara taşıma kararlılığını hiçbir mazerete sığınmadan korumaya devam etmektedir.
Büyük hedeflerle geleceğe bakan milletlerin öncelikle inanmış bir topluma ihtiyacı vardır. İnanmayan, karamsar, yaşadıklarından yılgınlık duyan, ümidini kaybetmiş bir toplum köle olarak yaşamaya ve güçlülerin emrinde varlığını sürdürmeye mahkumdur. Bugün bu toprakların inanmış kahramanlarının ufuk açıcı yaklaşımlarıyla hedefine yürüyen ülkemizde maalesef her millette olduğu gibi kendi ekseni etrafında dönenmeyi maharet sayanlar da yok değildir.
Papanın ülkemize gelişi üzerinden korkuları depreşen kişilerin savunduğu tabansız iddialar da maalesef kökü derinde olan bir millete yakışmamaktadır. Dar pencereden bakarak korkularıyla yaşamayı prensip edinmiş bu kişiler, “Papa niye geldi, niye kiliseye gitti, niye şunu söyledi, niçin buradan geçti, niye Sultan Ahmet Camii’ne gitti, ne dedi, aslında ne demek istedi?” gibi ifadelerle içinden çıktığı milletin ideallerinden çok uzak bir profil çizmektedirler.
Milli bir anlayış geliştirmek öncelikle korkuları yenmekten geçer. Güçlü, müreffeh ve cihanşümul bir seviyeye de ancak geniş ve suhuletle düşünenlerle çıkılır yoksa çaresizlik, yılgınlık ve korkular üzerinde komplo teorileri kuranlarla değil…
Tarihinde 16 imparatorluk kurmuş, en son kurduğu devletini de güçlü ve müreffeh kılmak için gecesini gündüzüne katan aziz Türk milleti, geleceğini emanet edeceği nesillerine bırakmak için güçlü ve sağlam bir devlet hayaline hep inanmış, gözü gibi baktığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni de gönlündeki en müstesna yere oturtmuştur. Şunu unutmamak gerekir ki, bu topraklar binlerce yıllık birikimi bünyesinde barındırmış, birçok milletin hayat sahası olarak varlığını sürdürmüştür.
Bu kadim topraklar, aziz Müslüman Türk milleti sayesinde medeniyet telakkisinin zirvesine ulaşmış insan odaklı yaklaşımlarla ve onların kurduğu birçok devletle insana saygının esaslarını bütün dünyaya öğretmiş topraklardır. Her dinden, ırktan ve mezhepten insanın son ve en güvenilir sığınağı olmuş, başı sıkışanın nefes aldığı huzurlu topraklar olarak varlığını hep sürdürmüştür.
Güçlü ve iddiası cihanşümul derecede olan milletlerin korkuları olmaz olamaz. Eğer olacaksa bu korku, nesillerini başkalarına yem etmekten, sağlam ve milli bir eğitim modeli kuramamaktan, kendi içinde bile barışı sağlayamamış, kavgayı meziyet sayan nesillerin yetişmesine mani olamamaktan, aile gibi kurumlarını dışarıdan ithal ettiği fikirlerin esiri etmekten, tarihinin ve kültürünün kendine biçtiği mesuliyet şuuruna sahip olamamaktan, ülkeyi ilgilendiren en basit mevzularda bile bir araya gelememekten, en ufak tehditte yelkenleri indiren bir toplum imajı çizmekten, varlığını başkalarının varlığının kanatları altına sokmaktan olmalıdır.
Eğer korkulacaksa bu korku, nesillerine tarihini, dinini, kültürünü layıkıyla öğretemediği için keyfiyet (nitelik) yerine kemiyet (nicelik) hesabı yaptığı için, hep sermayeden yiyen esnaf misali, iflasın eşiğine gelmekten olmalıdır.
Yine korkulacaksa bu korku, dinimizi layıkıyla öğretemediğimiz ve alt yapısını sağlam kuramadığımız için bu milletin çocuklarını, FETÖ gibi kökü dışarıda olan hain, alçak ve şerefsiz oluşumların kucağına nasıl teslim ettiğimizin hesabını huzur-u mahşerde verememekten, bütün ölçüleri şaşmış bir toplum imajı çiziyor olmaktan kurtulamadığımız için olmalıdır.
Ayrıca bu korku, FETÖ projeleriyle bütün ayarları ile oynanmış, bir türlü kendine gelemeyen, uyanamayan bir toplum olmayı kabullenişimizden olmalıdır. Namaz vakitlerinden ibadet şekillerine kadar her şeyi değiştirilmiş bir milletin mübarek dinini emanet ettiği kurumların kulakları yırtan sessizliği karşısında, geçmiş kavimlerin yaşadığı gibi bir musibetin gelmesinden korkalım.
Yine korkacaksak “sadece sayıdan ibaret olsun, yeter ki Müslüman nüfusu azınlıkta kalmasın. Müslüman olsun ama dindar olmasın” denilerek temel dini dinamikleri dönüştürülen bir millet olmayı kabullenişimizden korkalım.
Korkacaksak Papanın karşısına dizdiğimiz ve Papa kıyafeti giydirerek yaranmaya çalıştığımız ortamlarda, Müslüman bir milletin genç kızlarını FETÖ dönemlerinden kalma “dinlerarası diyalog projesi”ne benzer uygulamaları andıran, küfür olduğu kitaplarda yazmasına rağmen ilahilerin ve kelime-i tevhidin çalgılı olarak söylenmesinin o gönüllü kabullenişinden korkalım.
Papa dışında bu topraklara kimler gelmedi ki! Niye yaşlı bir adamdan korkuyorsunuz?
Tehlike her yerde…
Toplumun ayarlarıyla en hassas olduğu yerden oynanmış…
Kanser bütün vücudu sarmış ama biz hala kaşıyla teniyle uğraşıyoruz.
Dertli insan sayısı hızla azalıyor.
Bir futbol takımının taraftarları bile aynı tribünde bir araya gelebiliyor ama ülke olarak en temel mevzularda bir araya gelemiyoruz.
Her şeye tarafgirlikle yaklaşıyor, esas varlık sebebimiz olan hususların elden gitmesini dert etmiyoruz.
İçeriden devşirilen insan sayısı hızla artıyor. Bunun sebepleri üzerinde bile düşünemiyoruz. Niye bu kadar kolay satın alınabilen bir insan profiline sahibiz?
Sonu iki metrelik bir çukurdan ibaret olan uzun bir hayatın hesabını bile yapamayan, dinî mükemmeliyeti sadece güzel sesten ibaret zannettiği için ortalığı makina gürültüsüne boğarak insanları ebedi huzurdan soğutan din adamlarına sahip başka kaç ülke var? Korkacaksak bu gidişattan korkalım.
Günlük zevkler, derin hayaller kurmamızı engelliyor. Geçmişte yokluk görenlerin yavruları sefahatin zirvesinden aşağıya bakamıyor bile… Zalimin zulmü altında inleyen kardeşlerinin dünyaya yeni gelmiş sabileri, soğukta muşambayı battaniye yapmış, bunları anlatacak diller ise lâl olmuş… Korkacaksak bu kulakları yırtan sessizlikten korkalım…
Titreyelim ve kendimize gelelim!
Esas korku, freni boşalmış gibi üzerimize gelen kamyon misali uğruna her şeyimizi feda ettiğimiz dinimizin yozlaştırılması karşısında niye bir strateji belirleyemediğimizden olmalı...
Papa, bu kadar benliğinden uzaklaşmış bir toplumu ciddiye alıp onlar üzerine yeniden proje yapma zahmetine girer mi sizce?
Artık misyonerlerin geçmişte yaptığını evlerimizde, hem de kendi isteğimizle üstelik bir de parasını da verdirerek avuç içi kadar bir aletle zahmetsiz biçimde başarıyorlar… Sanal kumar, bahis, sanal para da cabası… Her pislik evlerin şeref misafiri olarak zahmetsizce baş köşedeki yerini almış vaziyette…
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun…
Başınızı yastığa koyduğunuzda kendinizi sigaya çekin…
Ve mertçe bu suallere cevap arayın…
Eğer bütün bunlara cevap verebiliyor, uyuyabiliyor ve vicdanınız rahat edebiliyorsa iyi uykular dileriz…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Ramazan
04-12-2025 11:55Çok yerinde sorular mustafa hocam ağzına saglik
Muhalif İktidar
04-12-2025 10:28Bu sorulara cevap verebilecek olsaydık, ne ayinden ne de papanın gelişinden zerre endişe duymazdık.
Hasan DUMAN
04-12-2025 08:03Hocam Allah sizden razı olsun.Çok mükemmel bir yazı yazmışsınız çok doğru Allaha emanet olalım.İnş
NAFİZ BUĞDAYLI
03-12-2025 18:48MUSTAFA HOCAM, ALLAHÜ TEALA RAZI, YAR VE YARDIMCINIZ OLSUN, İKİ CİHAN SAADETİ İHSAN EYLESİN. YÜREĞİNİZE, ELLERİNİZE, KALEMİNİZE SAĞLIK EFENDİM.. AKLIMIZI, FİKRİMİZİ YAZDINIZ. TEŞEKKÜRLER, EFENDİM...
Yusuf
02-12-2025 17:42Çok haklı ve yerinde bir yazı olmuş hocam
Fazıl Kırkbir
02-12-2025 13:43Değerli hocam kesinlikle çok haklısınız maalesef ülkemizde bazıları gereksiz okumalar yaparak gündemi meşgul etme çabasındalar.
Musa ceriner
02-12-2025 12:36Hocam bu yazdıklarınıza bedenimi koyarım bizler ekleme yazarsak yorum adına hadsizlik olur çok güzel kaleme almışsınız sizi doğuran annenin babanın ellerinden öperim var olasin
Muhalif okuyucu
02-12-2025 12:28Erdoğan'ın bereketi
Mehmet ÇİÇEKCİ
02-12-2025 11:12Elinize sağlık güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş hocam.
Eda
02-12-2025 10:44Gerçekten hocam nitelik nicelikten üstün. Papa yüzlerce yıl sonra topraklarımızda günlerce ayin yapabiliyorsa, Fener'i bir patrikten öte dünyaya Ekümen ilan ediyorsa bu bizim niteliğimizin zayıf sadece niceliğimizin fazla olduğu anlamına gelir. Bu korku sebebi olmamalı silkinmemiz gerek. Atatürk Laikliği ilan ettiğinde halkımızı Fetö gibi kuyruğu dışarda olan art niyetlilerin manipülasyonundan ve diğerlerinin şirin görünümler ardına gizlenmiş art niyetlerinden ve misyonerliğinden korumayı hedeflemişti.
Naciye
02-12-2025 10:16Cevabını bulamayıp üzüldüğüm pek çok olaya, neden ? niçin ? dediklerime de cevap olmuş. Bakış açımı değiştirdi teşekkür ederim.
Burak Gönültaş
02-12-2025 09:16hocam tespitleriniz çok iyi kaleminize sağlık...
Garip bir vatandaş
02-12-2025 09:06Bence ayin Müslüman bir Türk topraklarında resmi olarak ayin yapması doğru değildir. Kiliseleirnde ibadetlerini yapsınlar ama ayin yapması doğru değil
Ali Yılmaz
02-12-2025 08:38Maşaallah Mustafa hocam maksadı ne güzel ifade etmiş. Sapı bizden baltalar ormanımızı doğrarken yabanın şeytanvari bıçkılarına ihtiyaç kalmamış.
Elif
02-12-2025 08:34Gerçekten çok haklısınız hocam.
Ahmet
02-12-2025 08:06Kıymetli Hocamız yine manifesto bir yazı kaleme almış. Devletin zirvesinde yalnız kalmış kadrolar için de okullarda da işyerlerinde de ders olarak okutulacak bir yazı. Papanın gelmesi milletlerarası büyük bir vakadır, tesadüfen olmaz. Misal, Ayasofya yıllardır açık iken papanın gelişinde neden kapalıydı? Devletin kadim plan ve sırları var. Birilerinin bunları anlatma ve uyuyanları uyandırma.zamanı geldi..Prof Dr Şeker hocamıza bu konuda bir vazife verme vaktidir...