Kültürel İktidar Olmak: Unutulan Rüya
19 Ekim 2025, Pazar 00:15
Yirmi beş yıl…
Bir çeyrek asır geçti.
Bir zamanlar dua ederek, hayal kurarak, yürek yırtarak çıkılan yolda; “bir gün biz de yöneten oluruz, biz de söz sahibi oluruz” denilen o düş, çoktan gerçekleşti. Fakat bir eksiklik var — kalplerin derininde, sessizce kanayan bir yara gibi duran bir eksiklik: Kültürel iktidar olamamak.
Evet, devlet kapıları açıldı, yönetim masaları doldu, şehirler değişti, yollar, köprüler, hastaneler yapıldı. Ama insanın iç dünyasına, kelimenin ruhuna, sanatın kalbine dokunan o kudret hâlâ bir türlü gelmedi. Camiler doldu, ama gönüller aynı sesle titremedi. Binalar yükseldi, ama fikirler derinleşmedi.
Kültürel iktidar, sadece güç değil; bir hikâye anlatma yeteneğidir. Kendini, geçmişini, inancını, aşkını, hüznünü, umudunu anlatabilmektir. Fakat biz, uzun zamandır o hikâyeyi anlatmayı unuttuk. Ya da anlatamadık.
Belki de bir zamanlar “bizim hikâyemiz” dediğimiz şey, iktidar olunca bir dosyanın arasında kayboldu.
Bugün sinemada, sanatta, romanda, şiirde, sahnede, dijital mecralarda, sokakta… O eski yürek yanmasını, o vakur sesi duymak zorlaştı.
Kültürel iktidar olmayı yalnızca “televizyonda görünmek”, “ödül almak” ya da “dizilerde değerlerimizi göstermek” sandık. (gösterirken değerlerin canına okuduk)
Oysa kültürel iktidar, gönüllerde iz bırakmak demektir. Bir insanın vicdanında yankılanmıyorsan, ne kadar güçlü olursan ol, o güç gölgeden ibarettir.
Belki de asıl mesele şu: Biz hep “dışarıda” bir mücadele verdik, ama içeride yenildik. Fikrimizi savunduk ama estetiğimizi kuramadık. Kaleler inşa ettik, ama kelimelerimizi ihmal ettik. Ve sonunda, kendi çocuklarımızın hayran olduğu şarkılar bile bize yabancılaştı. Kendi torunlarımız, bizim dilimizi değil, başkalarının hikâyelerini konuşur oldu.
Ama her şey bitmiş değil.
Bir medeniyetin yeniden dirilişi, bir hükümet kararıyla değil; bir şairin, bir öğretmenin, bir ressamın, bir annenin kalbinde başlar. Kültürel iktidar, iktidar olmanın değil; kendini anlamanın sonucudur.
Yeniden tevazuya dönerek, yeniden kalbimizi güzelliğe açarak; yeniden “neden varız?” sorusuna cevap arayarak kazanılabilir.
Belki yirmi beş yıl geçti, ama bu hikâye hâlâ yazılıyor. Belki hâlâ birileri, sessiz bir gecede dua ederken, “bir gün bu milletin çocukları kendi hikâyelerine inanacak” diye fısıldıyordur. O gün geldiğinde, işte o zaman sadece devlet değil, gönüller de bizimle olacak. Ve işte o zaman, kültürel iktidar da sessizce kurulacak: Bir marşta, bir mehterde, bir kitapta, bir çocuk gülüşünde….
Yeniden Başlamak Mümkün mü? Evet, mümkün. Ama sadece sandıkları kazanarak değil, kalpleri yeniden fethederek.
Bir toplumun ruhu, emirle değil; örnekle, güzellikle, zarafetle değişir. Kültürel iktidar, empoze edilmez — inşa edilir. Sessizce, sabırla, sevgiyle…
Belki yorgunuz. Belki hayal kırıklığına uğradık. Ama unutmamalıyız ki, her medeniyet yıkıldıktan sonra, bir şiirin kıvılcımıyla yeniden doğmuştur. Bir şairin mısrasında, bir öğretmenin kaleminde, bir annenin duasında, bir çocuğun saf merakında…
Orada yeniden filiz verir inanç, orada canlanır umudun tohumu.
Yeniden başlamak demek, dünyaya değil, kendine bakmak demektir. Ne olduk? Ne kaybettik? Ne kaldı elimizde?
Belki iktidar olduk, ama zarafeti unuttuk.
Belki güçlü olduk, ama inceliği kaybettik.
Belki çok konuştuk, ama az dinledik.
Şimdi yeniden dinleme zamanı. Kendimizi, halkımızı, gençlerimizi, sessiz kalanları…
Kültürel iktidar; sadece geçmişi yüceltmek değil, geleceği sevebilmek demektir.
Gençlerin yaptıklarına kızmadan, onu anlamaya çalışmak; bir gencin giyimine değil, gözlerindeki arayışa bakmaktır. Çünkü kültür, yasakla değil; bağ kurmakla yaşar.
Biz bu toprakların şiirini, türküsünü, dualarını biliyoruz. Bir zamanlar Mevlânâ’yı, Yunus’u, Eşrefoğlunu doğuran bu ruh, elbette yine dirilecektir. Yeter ki biz, yeniden o incelikli imanı, o merhametli aklı, o huzurlu dili bulalım.
Kültürel iktidar, bir kurumda değil; bir gönülde doğar. Belki bu defa daha sessiz bir başlangıç olacak: Bir genç, gece yarısı dua ederken; Bir kadın, çocuğuna “iyilik en büyük zenginliktir” derken; Bir adam, haksızlığa uğrasa da sabırla susarken…
Evet, yeniden başlamak mümkün.
Çünkü bu milletin yüreğinde hâlâ iman var, vicdan var, umut var.Ve bu üçü bir araya geldiğinde, kültürel iktidar da, medeniyet de, gönül de yeniden dirilir.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Bayram Adıvar
19-10-2025 11:10Ağzınıza sağlık hocam, evet kültürel kimlik iktidardan önce aile yapısında başlar. Çocuklarımızı örümcek adamı, demir adamı anlatmak yerine, sahabe efendilerimizin, osmanlı padişahlarımızın kahramanlıklarını anlatarak büyütürsek, belki bir gün yeniden kendi hikayelerine inanırlar...