KİTAP OKUMAYI NEDEN SEVMİYORUZ?
30 Kasım 2025, Pazar 00:58
Bir zamanlar millet kitapla büyürdü.
Bir çocuk “Oku!” emriyle başlardı hayata.
Mübarek kitabımız Kur’an-ı kerimin ilk kelimesi bile “oku” derken, biz okumamayı nasıl becerdik acaba?
Bir nesil vardı, kitapla ağlar, kitapla gülerdi.
Şimdi bir sayfa bile çevirmeye üşenen insanlar olduk.
Eskiden kitap, kahramandı.
Elde bir kandil, dizde bir kitap, gönülde bir merak olurdu.
Şimdi ışıklar çok, ama kalpler karanlık.
Ekranlar pırıl pırıl, ama gözlerde derinlik yok.
Dedelerimiz, ninenin dizinde “Battal Gazi” dinlerdi.
“Kerem ile Aslı”yı, “Yunus”u, “Mevlâna”yı bilirdi herkes.
Şimdi çocuklar süper kahramanları ezbere biliyor, ama kendi kültürünün kahramanını tanımıyor.
Bir zamanlar bir mısra için diyar diyar gezen alimler vardı.
Şimdi üç satır okuyunca “çok uzunmuş” diyen torunlar…
Kitap bekler.
Sabırla, sessizlikle, tevazu ile bekler.
Ama biz beklemeyi unuttuk.
Her şeyin anında olmasını istiyoruz; bilgi de mutluluk da, hikmet de.
Oysa kitap, aceleye gelmez.
Bir sayfası bile, bir ömürlük ders taşır.
Ama nerede o ömür, nerede o sabır…
Bir paragrafı okumaya sabredemeyen insan, nasıl olur da bir ömrü anlamaya çalışır?
Evlerde kitap vardı eskiden, şimdi dekor.
Bir zamanlar kitaplar okunurdu, şimdi sadece dizilir.
Toz tutmasın diye silinir, ama içi hiç açılmaz.
Çocuğun eline kitap versen “slayt var mı?” diye soruyor.
Çünkü biz ona kitabı sevdirmedik, kitapla büyütmedik, sadece notla, sınavla korkuttuk.
Bir evde kitap okunmazsa, o ev sessizleşir.
Söz kalmaz, dua kalmaz, ruh kalmaz.
Kitapla susmayı bilmeyen, hayatla konuşmayı da öğrenemez.
Kitap, insana ayna tutar. İçine bakınca kendini görürsün.
Ama biz kaçıyoruz aynalardan. Kendimizi görmeye tahammülümüz yok.
Çünkü kitap sorar: “Nerede yanlış yaptın?”
Kitap sorar: “Ne oldun sen?”
Ve biz o sorulardan korkuyoruz artık.
Bir cümle, insanın ömrünü değiştirebilir oysa.
Ama kimse cümlelerin peşine düşmüyor.
Bir satırda yanan kalpler, şimdi bildirim sesine alışmış.
Bir milletin ahlakı, okuduğu kitaptan belli olur.
Okumayan, düşünmeyen, sormayan insan, ahlakını da başkasından kopyalar.
Bir zamanlar Yunus “söz ola kese savaşı” derdi, şimdi sözler yaralıyor.
Bir zamanlar Mevlâna “gel” derdi, şimdi kimse kimseye bakmıyor bile.
Kitap susunca, merhamet de susar.
Kitap unutulunca, vicdan da unutur.
Ve biz unuttuk…
Hem kitabı, hem vicdanı, hem kendimizi.
Belki ilk televizyon açıldığında…
Belki ilk cep telefonu çaldığında…
Belki de ilk defa sessizlikten korktuğumuzda.
Oysa kitap sessizdir, ama içinde binlerce ses taşır.
Bir cümle, bazen bir ömrün ağırlığını taşır.
Yeter ki dinlemeyi bil.
Ekranlar ışık saçar, ama ısıtmaz.
Kitap sessizdir, ama kalbi ısıtır.
Bir millet, okuduğu kadar yaşar, okumadığı kadar unutulur.
Kitap okumayı sevmiyoruz çünkü kendimizle yüzleşemiyoruz.
Kendini okumayan, kitap da okuyamaz.
Çünkü asıl kitap, insanın kendi yüreğindedir.
Unuttuk...
Ne okumayı, ne anlamayı, ne hissetmeyi.
Belki bir gün, yine bir sayfa açarız…
Belki bir gün, o sayfa bizi yeniden bulur.
Belki bir gün….
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Hicran Seçkin
02-12-2025 13:10Maalesef... Kitabı, ansiklopediyi açtığımızda arama moturu arıyoruz gayri ihtiyari... Araştırmanın, bulmanın, aradığımızı bulurken daha pek çok ihtiyacımız olan bilgiyi öğrenmenin zevkini de kaybettik sanki... Ellerinize yüreğinize sağlık efendim?
Muammer
01-12-2025 22:48Okumasaydım bu yazıyı, ne çok kaybım olacaktı…