Kendini Arayan İnsanlık!
01 Ekim 2025, Çarşamba 10:36
Savaşlar, istilalar ve soykırımlar gören insanlık, tarih boyunca hiç bu kadar aciz düşmemişti. Birileri bir tarafta nasıl eğleneceğini, akşam yemeğini denize mi yoksa göle karşı mı yiyeceğini, akşam hangi dizinin hangi saatte yayınlanacağını, yeni çıkan cep telefonunun hangi fonksiyonlara sahip olduğunu, yemeklerin tuzlu mu baharatlı mı olduğunu veya bu sene kimin şampiyon olacağını tartışırken diğer tarafta daha gün yüzü görmemiş bebekler psikolojik sağlığı tartışmalı bir topluluğun sebep olduğu savaş sebebiyle başlarına bombalar atılarak öldürülüyor. Aslında ölenin “insanlık” olduğunu anlamak ise hiç zor değil!
Bir tarafta “nasıl zengin oluruz?” derdinde planlar programlar yapılırken diğer tarafta “sabaha sağ çıkar mıyız?” hesabı yapan yavrucakların hazin öykülerini dinliyoruz.
Vurdumduymazlıklarını tarihin mutlaka yazacağı, sefahatin ve zenginliğin üzerinde debelenen, isimlerinin önündeki “İslam ülkesi” lafzını hak etmekten uzak zavallı güruh, şatafatlı hayatlarının devamı için biraz daha fazla kazanmanın hesabını yaparken bir damla suya hasret bebelerin susuzluktan öldüğü acılarla dolu bir dünyanın günlüğünü kırmızı kalemlerle yazamaya devam ediyoruz.
Yeni doğmuş bebesinin kokusunu almadan kara toprağa veren annelerin ve babaların mezar başında şehit edildiği hikâyelerini tarih elbette yazacaktır. Onlar kol kola cennete giderken midesini biraz daha doldurma derdinde olanların çekeceği çileler kendilerini bekliyor oysa… Zira bu dünyada iyi niyetle yaptıklarımızın hesabını, kötü niyetle yaptıklarımızın azabını çekeceğimizi hiç unutmamalıyız.
Öyle ki rahatının birazcık da olsa bozulmasına tahammülü olmayan, yaşanan acılara ve ölümlere karşı kulakları tırmalarcasına sessiz kalan “İslam Ülkesi” etiketi yapıştırılmış lüzumsuz güruhun hiç olmazsa dua etmekten aciz vatandaşlarının da ödeyeceği bedellerin olacağı da unutulmamalıdır. Ayrıca bugün İslam’ın şeref ve izzetini ruhunda taşıması gereken Müslümanların içinde bulunduğu durumun mutlaka bir hesabı çıkacaktır ödenmek üzere... Zira hiçbir şey karşılıksız kalmayacaktır. Tarih boyunca helak olan kavimlere bakılırsa belaya maruz kalanların haksızlık karşısında sessiz kalanlar olduğu görülecektir.
Yuşa aleyhisselam zamanında, Allahü teala bir kavmi helak etti. O kavmin içerisinde kırk bin salih Müslüman, altmış bin de asi, günahkâr insan vardı. Melekler, (Ya Rabbi, asileri helak edelim, ama abidleri [çok ibadet edenleri] ne yapalım?) diye sordular. Allahü teala, (Onları da beraber helak edin) buyurdu. Melekler, merak edip hikmetini sordular. Allahü teala, (Bunlar, benim kötü dediklerime kötü demediler. Kötülerle yiyip içtiler ve dost oldular. Onlara emr-i maruf yapmadılar. Onlar ateşe giderken, kurtarmaya çalışmadılar, dinimi tebliğ etmediler. Yüzlerini bile ekşitmediler. O halde, hepsini helak edin) buyurdu. Dolayısıyla herkes tarafını seçtiği hayatın hesabına da azabına da ortaktır. Öyle ki yaşadığımız dünya nasıl bir istikamete gidiyor, bunu anlamak mümkün değil!
Dicle’nin kenarında bir kuzuyu kurt kapsa hesabı Ömer’den sorulur diyen yüce mizaçlı mübarek zatların bıraktığı dünya bu değil!
Dinli dinsiz herkese sahip çıkan, dünyanın öbür ucunda bir mazlumun olduğunun haberini aldığında fedailerini gönderen şanlı insanların bıraktığı dünya da bu değil.
“Bir insan bile ateşte yanmasın” diye yaşlı anasını, babasını, hamile hanımını ve hasta evladını bırakıp yalın kılıç sefere çıkan o mübarek insanların bıraktığı dünya ise hiç değil!
“Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir” düsturunu her zaman baş tacı etmiş Müslümanlar bu değil!
“Müslümanlıkla yoğrulan yurdu Müslümansız bırakma Allah’ım!” diyen yanık gönüllü insanların hayalini kurduğu Müslümanlar da bu değil!
Kanlar içinde toprağa kendi eliyle koyduğu, “yüzünü son bir kere göreyim” diye eğilip alnından öptüğü yavrusuna, “inşallah ebediyette buluşuruz!” diyen yanık gönüllü babaların sırtını dayadığı Müslümanlar ise hiç değil!
“Gece yatmadan önce yanağımdan öpmeden yatağına gitmezdi yavrum!” dediği kızını kendi eliyle toprağa veren vakarlı duruşuyla, gözünden tek damla yaş akmayan yüce gönüllü babaların ufuklara bakarak ümitle beklediği gerçek Müslümanlar da bu değil!
Kendine “bütün herkes vefat etti, bir tek sen mi kurtuldun?” diye sorulduğunda, “herkes kurtuldu, bir tek ben kaldım!” diyen kutlu babaların beklediği İslam âlemi bu değil!
Mübarek dinimizin ilk yayıldığı zamanlarda, Mekkeli müşrikler tarafından açlığa ve sefalete mahkûm edilirken “dininizden vazgeçin. Size en güzel yiyecekleri, en rahat evleri en güzel hayatı verelim” diyen müşriklere “güneşi sağ elime, ayı da sol elime koyacak olsalar, ben yine de bu davadan vazgeçmem!” mübarek sözünün buyuran Şanlı Peygamberimin asırlara mesajlarını gönderdiği şanlı Müslümanlar bu değil!
Ecdadının bıraktığı kutlu davayı dünyanın her yerine götürmek için gecesini gündüzüne katan, bu uğurda vücudunda kılıç darbesi almadığı yeri kalmayan İslam davasının şanlı neferlerinin bıraktıkları emaneti gelecek nesillere bırakma gayreti için canını ortaya koyan o samimi Müslümanlar da bu değil!
Ama şunu da unutmamalı ki Allah-ü Teâlâ nurunu elbet bir gün tamamlayacaktır. Müjdeler olsun o günün çelik yürekli kutlu yolcularına… Şunu da unutmamalıyız ki bütün insanlığın bugün vereceği imtihan, gelecekte nasıl bir dünya ile karşılaşacağımızın işareti olacaktır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Emircan ünlü
01-10-2025 22:23Sayın hocam öncelikle konu ve yazı güzel olmuş. Gerekli dikkat çekilmiş. Türk milletinin dinî değerleri, ahlâkî erozyona uğratılmıştır. Bazı değerleri bizde yok ettiler. Yanlışı görünce bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın minvalinde uydurma ürünü olan sözde atasözleriyle, dizilerle ve yanlış adalet örnekleriyle bunu çoğaltabiliriz. Bir olay görünce şahit yazarlar da başımız belaya girer korkusu empoze edildi. Toplum olarak zehirkendik. Arap ülkelerini hiç saymıyorum çünkü onların yönetiminin hangi ülkenin elinde olduğunu bilmeyen yok. Halkaları ise aşiretlerin elinde korkudan ses çıkartmaz olmuşlar. Yani uzun lafın kısası suskun bir İslam ümmeti hâline dönüştürüldük. Buradan tek çıkış yolu var o da İstiklal Marşı'nın ilk başlangıcı olan KORKMA sözünü kuran rehberliğinde İslam ümmeti olarak harekete geçirmektir. İşte o Zaman dünya adaletle yönetilir.
Fazıl samsa
01-10-2025 22:01Hocam elinize dilinize yüreğinize sağlık.zerre kadar imanı olan bu makaleden etkilenmemesi mümkün değil.sizden Rabbim razı olsun. sözün bittiği yerdeyiz.kalbinde merhamet olan kim olursa olsun Filistin'deki bu drama kayıtsız kalamaz.özellikle filistinde uygulanan vahşete sağır gör olamaz.olmamalıdır.zülüm nerede olursa olsun.insanlar susmamalıdır.şu anda insanlık büyük bir imtihandan geciyor.Ahirette bunun hesabını vermek çok zor.Ama yinede ümidimizi kaybetmeyeceğiz.filistinli kardeşlerimize sonuna kadar savunacağız.zaten bıcak kemiğe dayandı. İnşallah bu soysuzların hakkından yine biz geleceğiz.melhame savaşına az kaldı.o büyük savaşı bekliyoruz. Selamlar hocam.
Aydın Türkmen
01-10-2025 18:34Güzel bir yazı olmuş. Yüreğinize sağlık hocam
Servet Ö.
01-10-2025 13:06Bir tarafta sefaya dalan insanlar varken bir yandan da masumların yürek yakan figanları, hayattan koparılışları... Böyle bir dönemde, sorumluluklarımızı, yapmamız gerekenleri bir kez daha hatırlayıp uygulamalıyız. Acı duyabiliyorsak canlıyız, başkalarının da acısını duyabiliyorsak insanız. Elinize sağlık.
Ayşe Nur COŞGUN
01-10-2025 12:31Günümüzde sadece dilleriyle müslümanım diyen insanların gerçek Müslüman kardeşlerimizin görmüş olduğu katliam karşısında seslerinin çıkmaması çok manidar. Ne zamandır susturulan, sessizce katledilen, çığlıkları yeri dünyayı bile inleten evlatlar, anneler, babalar ve en çok da insanlar var fakat yeri göğü inleten çığlıkları biz müslümanız diyen kendini insan olarak gören varlıkların hiçbir şekilde bunu duymaması nasıl ve ne ile açıklanır? Durumu öyle güzel anlatmışsınız ki elinize, yüreğinize, kalbinize sağlık. Merhametiniz tüm dünyayı sarsın hocam . Saygılarımla…
SİBEL Ö.
01-10-2025 12:00Öncelikle elinize, emeğinize sağlık hocam. Makalenizde bahsettiğiniz gibi dünyanın bir yanında zulümler olurken öteki tarafta insanlar hiçbir şey olmuyormuş gibi hayatlarına devam ediyor. Günümüz insanlarında duyarsızlık vahim bir duruma geldi. Gazze'deki zulüm devam edeli 2 sene oluyor. İki senedir Müslüman ülkeler birlik olsalardı, beraber olsalardı bu zulüm durdurulabilirdi. Rabbim başta Gazze olmak üzere dünyanın her bir yerinde zulüm gören kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun inşaallah. Ayrıca zulmü elimizle engelleyemiyorsak bile dua etmeli ve bu yaşanan zulmü tüm insanlığa duyurmalıyız. Unutmamalıyız ki zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır! İnşaallah makaleniz daha çok kişiye ulaşır hocam.
Abdal
01-10-2025 10:52İslam aleminin kurtuluş reçetesi İslam devletlerinin birliğidir. "Dağılıp ayrılmayın" emrini yerine getirmeden İslam alemi için galibiyet ve refah beklenemez. Bu uğurda hiçbir katkısı olmayanlar (habersizce) kendi sonlarını da hazırlamaktadır.
Ahmet Önder
01-10-2025 10:41Bu makale lise ve üniversitelerde saatler sürecek bir sempozyumdan kat be kat fazla tesir ve idrak hasıl edecek kadar derin manalar yüklü bir yazıdır.
Emine Akdere
01-10-2025 09:03Harika bir yazı olmuş. Kalemine sağlık. Yanlız insan kendinden utanmıyor değil
Eda Ç.
01-10-2025 08:56Elinize sağlık hocam. Günümüzde kendini medeniyet olarak tanımlayıp kirli işlerini güzel reklamlar ile örten ülkeler hümanizmden duyar kasarken, kardeşin kardeşinin yanında durması beklenir. Dönemin İngiliz mandaları kendi dini yorumunu geliştirmiş, kendini tek ve doğru müslüman sanıyor, bugün kardeşi katledilirken göz yumabiliyor. İsterim bu yazı herkese örnek olsun. Tekrar elinize sağlık.
İbrahim AKÇAY
01-10-2025 07:57Her müslümanın ve her insanın okuması gereken bir yazı. Yüreğinize ve kaleminize sağlık
İbrahim İnal
01-10-2025 07:54İnsanlığın nasıl halde olduğunu mana derinliğiyle satırlara işlenmiş. İnsanlığın huzuru için müslümanların yekvücut olma mecmuriyeti vardır. Aziz milletimiz, zulm gören müslümanların ve insanlığın umududur. Temenni ve duamız bu umudun tezden yeşermesi, huzurun inkişafıyla hayat bulmasıdır. Rabbim azze ve celle yardımcımız olsun...
Harun Onur
01-10-2025 07:53Gönlüne, kalemine sağlık Mustafa Hocam. İnşallah o müslümanlar da özüne dönecek bir gün.
Lokman hekim
01-10-2025 07:53Çok teşekkürler sevgili hocam. Güzel bir yazı olmuş. Halimiz bu işte...
Ahmet
01-10-2025 07:37Kalem, kılıçtan keskindir, sözünün ispatı bir yazı. Mustafa Hoca, bu ülkenin hakiki münevveri hakiki akademik beyni ve dili olduğunu Ahilik gibi bir mevzuda neden otorite olduğunu bu manifesto niteliğindeki makalesi ile bir kez daha göstermiştir. Görebilseydik eğer bu sözleri melekler gökte insandan umut hala var sözlerini duyardık. Umuyorum ki devlet, bu sözleri tüm dünya devletlerine İsrail'in neden lanetlik millet olduğunu ispat eden zulmü karşısında bu yazıyı İslam Ümmetine bir ilahi mesaj ve dehşetli bir uyarı ve referans sayacaktır. Hocam kelamınız keskin olsun yüreğinize kaleminize sağlık.
Fazıl Kırkbir
01-10-2025 07:33Gerçekten çok doğru tespitlerin yer aldığı yüreğimize dokun maya sebep olanbir yazı olmuş. Ama maalesef çoğumuz çok duyarsızlaştı bir kısmımız da çok unutkanlaştı Gazze ile ilgili acıklı bir videoyu seyredip hüzünlendikten birkaç dakika sonra normal hayatımıza devam eder olduk Allah Taala bizi uyananlardan eylesin.
Ahmet Çağır
01-10-2025 07:30Kalem, kılıçtan keskindir, sözünün ispatı bir yazı. Mustafa Hoca, bu ülkenin hakiki münevveri hakiki akademik beyni ve dili olduğunu Ahilik gibi bir mevzuda neden otorite olduğunu bu manifesto niteliğindeki makalesi ile bir kez daha göstermiştir. Görebilseydik eğer bu sözleri melekler gökte insandan umut hala var sözlerini duyardık. Umuyorum ki devlet, bu sözleri tüm dünya devletlerine İsrail'in neden lanetlik millet olduğunu ispat eden zulmü karşısında bu yazıyı İslam Ümmetine bir ilahi mesaj ve dehşetli uyarı olarak kabul ve referans sayar. Hocam, kelamınız, keskin olsun. Yüreğinize kaleminize sağlık...