BU MİLLETİ NASIL İFSAD ETTİLER
30 Ekim 2025, Perşembe 00:10
Şimdi sesi pek çıkmasa da bir zamanlar Halkevi rüzgarları esiyordu bu ülkede. Hele tek parti iktidarı döneminde Halkevi ve Halkodaları demek CHP’nin yan kuruluşu demekti.
1931 yılında yapılan CHP 3.kurultayında alınan karar gereğince 1932 yılı Şubat’ından itibaren CHP’nin bitişik faaliyet yeri olarak Reşit Galip tarafından kuruldu.
Reşit Galip’i bizi takip eden dostlar az çok bilir. Andımızın şairi, sıkı batıcı ve ateist Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı dönemde trajikomik biçimde Konya’da hesabını vermek üzere dünya değiştirmiş biri.
Evet Halkevlerinin kuruluş amacı “Batı medeniyetinin parçası olmak” doğrultusunda halkı aydınlatmak, İslam adına ne varsa kötüleyerek, 622 yıllık Osmanlı dönemini tu kaka ederek faaliyet yürütmekti.
Bu doğrultuda kapatıldığı 1950 yılına kadar 478 Halkevi, 4322 Halkodası açıldı.
Buralarda halkı aydınlatmak adına müzik, tiyatro, yazı, dikiş v.s gibi kurslar açıldı. Karagöz Hacivat ve gezici köy tuluatlarına aşina halka tiyatro gösterileriyle eskiyi kötülemek, padişahları zevk sefa içinde halkını aşağılayan ve sömüren insanlar olarak göstermek, din adamlarını şehvet düşkünü, idarecilere yaltaklanan tipler olarak vermek sıradan işlerdi.
Bu tiyatrolar için oyun yazmak o dönemin kalburüstü yazarları için hem kendini göstermek, hem gelir etmek için iyi bir fırsattı.
Aka Gündüz, Necip Fazıl (Abdülhakim Efendiyi tanımadan önce) F.Nafiz, Yaşar Nabi, ve isimlerini saymakla bitmeyecek bir sürü yazar.
İslam’a, geçmişe küfreden, yeni idareyi yani cumhuriyeti kutsayan oyunları ülkenin en ücra köylerinde halka bir nevi zorla izlettirdiler.
Çünkü devlet memuru ya da ticaretle uğraşan herkes Halkevi faaliyetlerine katılmak, bir nevi orada boy göstermek zorundaydı.
Bafra’da 1930’lu yıllarda 159 tane kayıtlı tütün tüccarı var. O dönem Karadeniz’in incisi, ticaretin merkezi durumunda. Ve Halkevi faaliyetlerine iştirak etmeyen iki tüccarın dindar oldukları gerekçesiyle köylerden tütün toplamasına engel olunmuş.
Bu ve benzeri uygulamaları konu alan “ÖĞLEN KARANLIĞI” romanımızı okuyabilirsiniz.
Tabi dini müesseselerin çalışmasına, dini eserlerin basım ve yayımına engel olunurken (ne hikmetse Bible House faaliyetine devam etti, hatta o dönem gazetelerine ilan bile verebiliyordu) bir taraftan da batı tarzı yaşam, modern “Asri” olmak adına içki, açıklık, ateizm övülüyordu.
Sadece Halkevleri Halkodaları değildi milleti ifsat eden.
O günün bürokrasisinde yer alan yabancı okul mezunları ve aileleri mason dernekleri, YMCA ve YWCA gibi Hristiyanlığı yaymayı ilke edinmiş dernekler vasıtasıyla genç kızlar ve erkekler özendiriliyor, kendi kültürlerine ve dinlerine yabancı bireyler haline geliyorlardı.
Radyolarda Türk müziğinin bile yasaklandığı bir dönemdi o zamanlar.
Yeni yeni yayılmaya başlayan sinema da propagandanın en verimli aracı oluyordu.
Hem Batı tarzı yaşam özendirilirken, yine kendi geçmişine kültürüne, dinine sövmek kötülemek vaz geçilmez biçimde devam ediyordu.
Vurun Kahpeye, Bir millet uyanıyor gibi ilk dönem filmleri yukarıda verdiğimiz tiplemeleri öne çıkarıyor, adeta romanıyla, tiyatrosuyla, sinemasıyla milletin beynine kazınıyordu.
Daha sonra çekilen filmlerde, hatta komedilerde (Kemal Sunal’ın neredeyse bütün filmlerinde) din adamları, dindar esnaf, Müslüman tipler hep kötülendi.
Züğürt Ağa, Bedrana, Yol, Yer Demir Gök Bakır, Kara Çarşaflı Gelin, Fırat’ın Cinleri gibi filmlerde ilk aklıma gelenler.
Hatta Sinema Tarihi adlı eserin sahibi Gerard Button; 1982 yılında Cannes Film Festivalinde Yılmaz Güney’in “Yol “filmine İslam’a saldırdığı, Türkiye’yi ezilmiş halkların ülkesi gösterdiği için büyük ödülün verildiğini ima eder.
Tabi bu yozlaştırma çalışmalarına basının katkısı da büyüktür.
İsterseniz bir sonraki yazımızda Eroin imalatçılığı, güzellik yarışması ve Basını konu edinelim.
Kalın sağlıcakla efendim…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
F. G
30-10-2025 10:33Allah'ı ve Peygamber'i tanımayan bir nesil büyük işlerle idarelerle uğraşmaz; idealsiz, dinsiz, mefküresiz yaşarlar. Rahatı, tembelliği parayı ve nefislerini sever; arzu ve şehvetlerini tatmin için uğraşırlar.