BEN KİMİM, BU KAİNAT NİÇİN VAR?
07 Kasım 2025, Cuma 00:16
Ben kimim?
Bu kainat niçin var?
Akıl ve irade sahibi her insan bu soruların cevabını aramakla mükelleftir.
Ben bu evrendeki en mükemmel varlığım. Ben kendi kendime olamayacağıma göre beni var eden yüce yaratıcı beni niçin yarattı?
Cevap:"Ben cinleri ve insanları yalnız beni tanıyıp kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat,56)
“Yeryüzü ve gökyüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattım…”(Casiye, 13)
Bu iki cevaptan anlaşılıyor ki, kainat insan için, insan da Allahü tealayı tanıyıp kulluk etmek için yaratıldı.
Yaratılış gayesini bilmeyen insanın, yaşama gayesi de olmaz.
Bu nedenle Allahü Teala, insanlık tarihi boyunca, 124 binden ziyade peygamberler göndererek kullarına kendisini tanıttı.
Konu hakkında İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Bütün varlıkların hülasası, özü olan insan, eğlence için, oyun için, yiyip içmek, gezmek, yatmak ve keyf sürmek için yaratılmadı.
Kulluk vazifelerini yapmak için, Rabbine itaat, tevazu, kuvvetsizliğini, ihtiyacını göstermek, Ona sığınmak ve yalvarmak için yaratıldı.” [Mektubat, 73. Mektub]
Şurası unutulmamalıdır ki, dün olduğu gibi bugün de insanların, Allahü Teala’ya itaatten uzaklaştıkça, sefalet ve sıkıntı içinde kıvrandıkları;
teknolojik vasıtalar, akıllara hayret verecek şekilde ilerlediği halde, dünyadaki bu huzursuzluğun azalmayıp, arttığı ibretle görülmektedir.
İnsanoğlunun, yaratılış gayesine uygun yaşamadığı takdirde bu sıkıntılardan kurtulması asla mümkün değildir.
Kelâm-ı kibâr, kibâr-ı kelâmest, yani (Büyüklerin sözleri, sözlerin büyüğüdür.) mucibince;
İmam-ı Rabbani hazretlerinin muhterem oğlu, kendisi gibi büyük İslam Alimi olan Muhammed Masum hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü Teala, insanları başıboş bırakmadı. Her istediklerini yapmaya izin vermedi. Nefislerinin arzularına tabi olmalarını, böylece felaketlere sürüklenmelerini dilemedi.
Rahat ve huzur içinde yaşamaları ve sonsuz saadete kavuşmaları için gereken faydalı şeyleri yapmalarını emretti. Zararlı şeyleri yapmalarını yasak etti.
Saadete kavuşmak isteyen, dine uymaya mecburdur. Nefsinin ve tabiatının, dine uymayan arzularını terk etmesi gerekir.
Dine uymazsa, sahibinin, yaradanının gadabına, azabına düçar olur. Dine uyan kul, mesut, rahat olur. Sahibi onu sever.
Dünya ziraat yeridir. Tarlayı ekmeyip, tohumları yiyerek zevk ve safa süren, mahsul almaktan mahrum kalacağı gibi, dünya hayatını, geçici zevklerle, nefsin arzularını yapmakla geçiren de, ebedi nimetlerden, sonsuz zevklerden mahrum olur.
Bu hâl, aklı başında olanın kabul edeceği bir şey değildir. Akıllı kimse, sonsuz lezzetleri kaçırmaya sebep olan geçici ve zararlı lezzetleri tercih etmez. [Mektubat, 2.Cilt, 11.Mektub]
Yaratılış gayemiz istikametinde dünya ve ahiret saadetine kavuşmanın tek yolu var, o da,
Ehl-i sünnet vel cemaat alimlerinin kıymetli kitaplarında haber verdiği, ilmihal, yani (iman, ibadet ve güzel ahlak) bilgilerini öğrenip, ona uygun yaşamaktır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.