AĞLAR
04 Aralık 2025, Perşembe 00:54
AĞLAR
Yıldırım düşer de bir köşeciğe;
İnsanlar, hayvanlar, nebatlar ağlar.
Hedefler kayboldu işimiz çetin;
Gayeler, davalar, maksatlar ağlar.
İdamlıkla dolu mahpushanede;
Urganlar, kurbanlar, cellatlar ağlar.
Kötüye açılır artık kapılar;
Eşikler, tokmaklar, kanatlar ağlar.
Mazeret ağızda bir sakız oldu;
Yalnızlar, ancaklar, fakatlar ağlar.
Neşesi kalmadı rüzgârlarımın;
Lodoslar, poyrazlar, imbatlar ağlar.
Bir ceket bir maaş oldu denince;
İşçiler, memurlar, fiyatlar ağlar.
Şimdilerde rağbet eşekleredir;
Yağızlar, dorular, kır atlar ağlar.
Yarasa olmaya özendi neslim;
İsimler, cisimler, sıfatlar ağlar.
Şekiller birleşti şekilsizlikte;
Cetveller, pergeller, ebatlar ağlar.
Ocaklar söndürür küçücük deprem;
Kolonlar, kirişler, ruhsatlar ağlar.
Sınıfta bitmeyen saçmalıklardan;
Enverler, Suatlar, Muratlar ağlar.
Nişanlar bayağı, düğünler süfli;
Gelinler, sağdıçlar, damatlar ağlar.
Şehvete aşk diyen densizler geldi;
Keremler, Mecnunlar, Ferhatlar ağlar.
Aşık çekip gitti, maşuka da yok;
Sabırlar, gayretler, vuslatlar ağlar.
Köpekler serbesttir, taşlarsa bağlı;
Tekmeler, yumruklar, tokatlar ağlar.
Duymayan kalmadı köleliğimi;
Sağırlar, dilsizler, sakatlar ağlar.
Masallarda kaldı çelik irade;
Yürekler, bilekler, sebatlar ağlar.
Aptallık zamanın gözdelerinden;
Akıllar, fikirler, fıtnatlar ağlar.
Zayıflar da zayıf, kuvvetliler de;
Bakırlar, demirler, pulatlar ağlar.
Vergi mi bu yoksa boyunduruk mu?
İspençler, nüzuller, sürsatlar ağlar.
Şeytanı şaşırtan şeytanlar çıktı;
Nifaklar, fitneler, fesatlar ağlar.
Bereket gidince yıkıldı köyüm;
Tarlalar, tohumlar, hasatlar ağlar.
Bunlar mı kanuni, bunlar mı adil?
Şahitler, deliller, ispatlar ağlar.
Sadakat nerede, bağlılık kime?
Kabuller, tasdikler, biatlar ağlar.
Taptıkça nefsine bunca zavallı;
Kefenler, tabutlar, merkatlar ağlar.
Latinde ne sır var, ne de estetik;
Kalemler, hokkalar, hattatlar ağlar.
Kargalar şairdir, hem de muasır…
Kıt’alar, gazeller, naatlar ağlar.
O billur lisanım nerede şimdi?
Yazıklar, eyvahlar, heyhatlar ağlar.
Harabeye döndü güzel vatanım;
Sivaslar, Tokatlar, Yozgatlar ağlar.
Hünkarım herkesin sultanı idi;
Peralar, Hasköyler, Balatlar ağlar.
Kaynayan kazanda kim gülebilir?
İyiler, kötüler, vasatlar ağlar.
Bu öksüz topraktan geçtiklerinde;
Turnalar, bulutlar, fırsatlar ağlar.
Muhtevası bomboş şu emirlerden;
Nameler, fermanlar, beratlar ağlar.
Mazlumun sesini duyanlar çıkmaz;
Çığlıklar, figanlar, feryatlar ağlar.
Batmamak mümkün mü bu bataklıkta?
Avazlar, çığrışlar, imdatlar ağlar.
Dünyalık olunca cümle fiiller;
Hayatlar, mematlar, necatlar ağlar.
Şaşırmaz sandığın, şaşırdı gitti;
Fıtralar, öşürler, zekatlar ağlar.
Rehberler yok gibi, eyyamcılar var;
Cübbeler, sarıklar, salâtlar ağlar.
Cennet bahçesinden bunları gören;
Kayılar, Kınıklar, Bayatlar ağlar.
Hey koca Osmanlı!.. Senin ardından...
Hey koca Osmanlı!.. Senin ardından...
Hey koca Osmanlı!.. Senin ardından...
Tunalar, Meriçler, Fıratlar ağlar.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
idris
04-12-2025 16:03Yazdıkça mürekkep hazin şi'rini Oğuzlar Bilgeler, Kürşatlar ağlar Yüreğinize ve kaleminize sağlık hocam. Ağlamakla gülmek kardeştir derler. Çok ağladık, sırada gülmek var inşallah.