Bir Batılı Çocuğun Ana Diliyle Verdiği Mesaj
21 Ekim 2025, Salı 00:15
Geçmişle günümüz arasında irtibat sağlayan ana unsur lisandır. Bugünün dünyasında en çok sıkıntı yaşadığımız konuların başında geçmişte yazılmış eserleri anlayamama problemi gelmektedir. Geçmişte yazılmış eserleri, belgeleri ve edebi ürünleri okuyamayan, anlayamayan bir kişi o zamanla bağlarını koparmış demektir. Mesela, bugün bir Batılı çocuğun tarih ilmini rahatlıkla yorumlama yeteneğine sahip olduğu, geçmişte yaşanmış olaylara birinci el kaynaklardan ulaşarak tahlil etme becerisi taşıdığı görülebilir. Peki bu nasıl oluyor? Buna bir İngiliz çocuğu üzerinden misal verebiliriz.
İngiltere eğitim sisteminde daha erken okul dönemlerinden itibaren tarih ilminin metodolojisine dair eğitimler verilir. Çocuk, üniversite seviyesine gelmeden önce kültürünün binlerce yıllık bütün teferruatlarını bünyesinde barındıran ana dili sayesinde, araştırıp okuyarak bir tarihçi refleksiyle yazıp düşünebilme becerisine sahip olabilmektedir. Bunu da ülkesinin kendisine sunduğu eğitim sistemlerinin bir katkısı olarak yapabilmektedir. Zaten binlerce yılın birikimini ihtiva eden arşivleri de her türlü bilgi, belge ve kaydı barındırdığı için öğrenciler, bu avantajı çok iyi değerlendirebilmektedirler. Hatta bir İngiliz çocuğu, kendisine verilen 1000 yıl öncesi ile ilgili ödevini, arkadaşını arşivde ikindi çayına davet ederek beraberce hazırlayabilir.
Bu özgüven dilinin kendisine sağladığı avantajlar sayesindedir. Çünkü gittiğinde bir tercümana ihtiyaç duymadan araştırmasını çok rahatlıkla yapar. Hatta istediği döneme ve olaya ait arşiv kaydını veya eseri tozlu raflardan indirip günlük bir gazeteyi okur gibi anlama ve tahlil etme imkânına sahiptir. Yani çocuklar, daha erken yaşlardan itibaren bir tarihçinin sahip olduğu birçok meziyete haiz olarak hayata hazırlanabilirler. En netameli ve karmaşık mevzuların kaynaklarına bile birinci elden ulaşıp rahatlıkla olaylara tenkidî cepheden bakma imkanına sahip olabilmektedirler.
Bir İngiliz öğrenci, herhangi bir kitabevine gidip ilgili dönem hakkında yazılmış ikinci el kaynaklarla kendi araştırmaları neticesinde ulaştığı birinci el bilgileri karşılaştırma imkanına sahip olabilir. Böylece doğru bilgileri kıyaslama ve tenkidî bir bakış açısıyla yorumlama imkânı bulur.
Bu ne kadar muazzam bir hâl! Yani Magna Carta ile ilgili o dönem yazılmış bir eseri raflardan indirip okuyabilir, notunu alıp başka bir kaynaktan iktibas ettim demeye ihtiyaç bile duymadan eser hakkındaki görüşlerini öğretmenine sunabilir. Üstelik bunu normal seviyede bir okul öğrencisi sıfatıyla yapar.
Düşünsenize bu ülkede yaşıyorsunuz. Öğretmen size bir ödev veriyor. Siz de bir tarihçinin pahalı kitabını satın almadan olaylara objektif bir bakış açısıyla yaklaşabileceğiniz bütün argümanlara hemen sahip olabiliyorsunuz. Ayrıca ülkeniz sizi bu konuda teşvik bile ediyor. Hatta eğer araştırmacı iseniz aldığınız şifrelerle evinizden bütün belgelere ulaşabiliyor, “okuyamadığım kelime” muhabbetlerine girmeden bütün çalışmalarınızı tamamlayabiliyorsunuz. Üstelik size görevliler yüksek lisans veya doktora öğrencisi olup olmadığınızı, araştırmacı rolünüzün veya gerekli izinlerinizin olup olmadığını sormadan herhangi bir devlet arşivlerinden 1000 yıl önceki eserlerden araştırmanızı yapabiliyorsunuz. Peki sıradan bir İngiliz çocuğu böyle bir araştırmacı kimliğini nasıl kazanmış olabilir? Tabi ki değiştirilmemiş lisanı sayesinde… Yani bu paha biçilmez zenginlik, ecdadından kendisine kalan, bozulmamış ve değiştirilmemiş saf lisanlarıdır. Bu sayede nelere kavuşuyorlar peki? Mesela, dedesinden kalma mektupları birilerine tercüme ettirmeye muhtaç olmuyorlar. Üstelik, evinin bir köşesinde bulduğu bir yazının dua mı beddua mı olduğunu bir casus hüneriyle okutacak birilerini arama ihtiyacı da hissetmeden… Ayrıca önünden geçtiği tarihi eser üzerindeki yazıya bön bön bakmıyorlar mesela… Bununla birlikte daha üzerinden yarım asır geçmemiş şair ve yazarlarının eserlerindeki kelimeleri kendi dillerine çevirmek için lügat aramıyorlar. Yani İngilizceyi İngilizceye çevirme dertleri hiç yok! Bilakis en eski şairlerinin şiirlerini okullarında takır takır okuyup bir de ezberliyorlar. Sokakta, evde ve işyerlerinde de eski kelime yeni kelime muhabbetleri yok! Üstelik okullarında “eski kelime kullanırsan seni dersten bırakırım” diyen hocaları da yok! Bunun için de herkes doğru bilgiye ve kaynağa çok rahat ulaşabildikleri için başta tarih kitapları olmak üzere beşerî bilimlere ait eserlerde manipülasyon yapma cüretinde bulunup ders kitaplarında sahte kahramanları göklere çıkaramıyorlar. Ayrıca geçmişle bugün arasındaki kıyaslamayı münevver geçinen kişilerin ideolojilerini akıtarak hazırladıkları tarih kitaplarından öğrenmelerine de ihtiyaçları kalmıyor. Bugün geldikleri nokta, bütün dünyada dilleri konuşulan bir millet! Bu misal, dilleri değiştirilmemiş bütün milletler için de geçerlidir. Dolayısıyla hakimiyet ve güç ile motivasyon arasında çok yüksek bir alaka olduğu kesindir.
Peki bizim tarafta durum nedir! Bir çınar misali kökü çok çok derinlerde olan bir millet, bilerek ve isteyerek birilerinin belirlediği kalıba kendini niçin hapseder? Buna da bir sonraki yazımızda değineceğiz inşallah. Haydi kalın selametle!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Esil
27-10-2025 02:29Elinize sağlık hocam. Dilimize gereken ehemmiyeti veremediğimiz kanaatindeyim. Dil bir milletin gücüdür. Hocamızın yazdıkları istikametinde, Alman düşünür Goethe’nin bir sözünü paylaşmak isterim: “Bir millete yapılacak en büyük fenalık, onun diliyle oynamaktır.”
İbrahim İNAL
25-10-2025 16:50Dünyanın hiçbir ülkesinde bir milletin diline pranga vurulmamıştır. Necip milletimizin dil köklerine vurulan darbe medeniyet köklerinden uzaklaştırmanın en kolay yoludur ve bunu başardılar. Dil bir milletin özgürlüğüdür. Dil geçmişiyle bağlantı kurar. Hülasa tarihi dokularla bezenmiş güzel nir yazı okudum... Kaleminize sağlık
Ahmet önder
22-10-2025 11:22Ecdadımızın açtığı nurlu yola girebilmek ve bu yolu bütün dünyaya tanıtabilmek için kati suretle tatbiki edilmesi gereken reçete.
Osman Bey
22-10-2025 01:18Elinize sağlık hocam, çok güzel izah etmiş ve misal vermişsiniz... Dilimizle ilgili hassasiyetiniz için de ayrıca teşekkür ederiz... Dilimize vurulan iki büyük darbe var; birincisi alfabe değişikliği, ikincisi de uydurukça belası... Her ikisi de, millî hafızamızı silmeye teşebbüs etmek gibi büyük birer faciadır. Suikasttır adeta... Günlük hayatın telaşında boğulan insanlar bu facianın çok da farkında olmayabilir ama eğitimin içindeki muhafazakâr insanların yüreği her gün kanar, her gün aynı çaresizlikle ah vah eder... Bundan sonra, kuşa çevrilmiş lisanımızla ne büyük yazar ne de büyük şair çıkarabilmemiz mümkündür..! İktidarlar, dilimizin meselelerini bir bekâ meselesi olarak görmez ve çareler üretmezse, iş işten geçer ve dizlerimizi dövmek de fayda vermez artık... Bir yerlerden başlamak lazım acilen...
Mehmet Çiçekci
21-10-2025 21:04Vakti ile yenileme adı altında neler kaybetmişiz. Kaleminize sağlık hocam.
Senem Has
21-10-2025 20:02Birincil kaynaklara bu kadar rahat ulaşabiliyor, yorumlayabiliyor olmak güzel bir duygu olsa gerek.
Şilan Çetin
21-10-2025 18:52Değerli yazınız için teşekkür ederiz hocam. Lisanımıza sahip çıkmak en önemli görevlerimizdendir.
Zeynep
21-10-2025 18:47Yazinizda derin derin düşünmemiz gereken çok şey var. Biz neleri kaybettik çok yazık.
Zekeriya AYAZ
21-10-2025 17:24Mustafa Hocam, tarihçilerin çok önemli bir tespiti vardır. Medeniyetleri kılıçla değil dilleri ile yokedebilirsiniz diye. Binlerce yıllık tarihi birikimimizi kökleri derinlere inen ve toprağa sıkı sıkıya tutunmuş bir ağaç gibi değil de elindeki kova suyu dökünce kökleri ortaya çıkan basit bir bitki gibi bir hale sokmuşlar.
Abdullah Apak
21-10-2025 17:21Üzerinde durulması gereken bir konuydu. Elinize sağlık kıymetli hocam
Yılmaz bulaç
21-10-2025 17:05İnsanlar konuşarak anlaşır. Gecmişte yaşayan olgun insanların kitaplarıyla günümüzü birleştirmeyince onlarla irtibatımız kesilir. Geçmişle bağlantı kesilip ecdadımızın şanlı tarihini öğrenemeyince yozlaşan bir toplum olmak kaçınılmaz.Burada en büyük tahribat lisanda yapılmış ve önce dil sonra dinde yapılan değişiklikler bizi günbegün ahlakta aşağı sıralara indirmektedir. Yazınızda bu konuda oldukça hassas ve ibretli durumu ele almışsınız teşekkür ederiz hocam
Hüseyin Cambaş
21-10-2025 16:49Hayatımda ilk defa duyduğum çok önemli bilgiler.
Rıza Günaltay
21-10-2025 14:24Lisan çok mühimdir. Lisanssız insan düşünme kabiliyetini dahi yitirir. Her bir lisanın düşünmemize tesiri farklıdır. Ondan iki lisan iki insan demişler. Fakat sizin bu İngilizce konusundaki tespitleriniz maalesef bugün geçerli değildir. Senelerdir ingilizce hakkında söylenen aynı argümanların hatalı olduğunu yurtdışında toplum içine girdiğiniz zaman anlarsınız. İngiltere'de kaç çocuk Magna Carta için arşive gidecek, üstelik oradaki kitapları alıp okuyabilecek bilince sahip olacak. 2025te yaşayan bir İngiliz çocuğunun kelime hazinesi üzerine araştırmalar var. Fikri ve İlmi çürümenin sadece bizim ülkemizde yaşandığını düşünmek büyük hatadır. Değil Magna Carta'yı, Çanakkale Cephesi üzerine yazılanları dahi okuyamazlar.
Mert Cunda
21-10-2025 13:24Değerli hocam lisana verilmesi gereken önemin karşılığını bir gün anlayacağız. Bu yaptığınız güzel yorumlama ve analiz için teşekkür ederiz.
Sara Tenha
21-10-2025 13:00Değerli hocam derslerde de lisan konusu üzerinde çok mühim hususların üzerinde durmuştur. Bu yazısında da lisanın değerini derin ve anlamlı şekilde aktardığı için kendisine teşekkür ediyorum.
Cihan
21-10-2025 12:28Dile sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğu, ancak bu kadar güzel ifade edilebilir.
Niyazi kütüm
21-10-2025 09:27Hocam çok güzel anlatmışsınız harf devriminin ve eğitim sistemimizin bizi içine soktuğu durumu bedenleri bizden olan bir toplum ama beyinleri ve kafa bizden koparılmış bir toplum ve gençlikten bahseder gibi çok güzel anlatmışsınız
Nafiz BUĞDAYLI
21-10-2025 08:45Allahü teala razı olsun, iki cihan saadeti ihsan eylesin, iman selameti versin efendim. Yüreğinize, ellerinize, kaleminize sağlık efendim.. İnşaAlah bizi eğitim sistemimizde bir gün gerçekten MİLLİ OLUR.. Teşekkürler, selamünaleyküm..