• DOLAR
    41.27
  • EURO
    48.66
  • ALTIN
    4850.3
  • BIST
    10.449
  • BTC
    112074.59$
Deneme Reklam

SİZ UNUTSANIZ DA TARİH UNUTMAZ

08 Aralık 2025, Pazartesi 00:20
SİZ UNUTSANIZ DA TARİH UNUTMAZ

Osmanlıda Batılı olma hayâli fennî ve teknik buluşlarla ilgili olmamıştır. Batılı zımmî ve ticâret erbâbının bir nevi koloni hâline getirdiği Pera (Beyoğlu), Osmanlı içinde ayrı bir âlemdi. Osmanlı aydınları, saray içindeki yalpalayan taklitçiler Beyoğlu’nda iki tur atmayı bile ayrıcalık addeder hâle geldiler. Sarayda yer alan elçiler, askerî hey’et elemanları, edipler, yeni yetme hânedan elemanlarına bile rol model olmaya başladılar. Bahçıvanlık ve hizmetçilikten yetişip mâlikâneye el koyan hizmetçisine imrenen zâdegân sınıfı gibi bir zümre türedi. Avrupa’ya giden bir iki genç bilmedikleri ve yeni keşfedilmiş bir kıt’a gibi Avrupa’yı öve öve bitiremediler. Her Osmanlı aydınının hayâli artık Avrupa görmekti.

Önceleri özenti olarak başlayan Batı hayranlığı, giderek rejim hayranlığına sonra da rejim muhâlifliğine dönüştü. Kanı kaynayan Jön Türkler (aslen ayni kökten Genç Osmanlılar) yeni gelişen sihirli bir silâh gibi görünen gazeteciliği en büyük silâh olarak kendi vatanlarına çevirdiler. Bol malzeme, para, lojistik ve siyâsî desteği sonuna kadar açan Batı, yaralı aslanı kendi evlâtlarıyla vurmak için hiç vakit kaybetmiyordu. Osmanlı Târih’nde yeni açılan Tanzîmât târihi, serüvenimizde bir mıklep (ayraç) olarak ele alınmalı ve târihî çöküşün aslî sebebi olarak gösterilmelidir. Hiçbir tez, hiçbir görüş bunların iyi niyetli olduğunu iddia edemez. Bunlar olmasa Osmanlıda hânedân zor duruma düşmez, göstermelik Batı senaryosu meşrûtiyetler îlân edilmez ve felâketlerin ve çetelerin müşahhas sayfası İttihâd ve Terakkî Cem’iyyeti kurulmaz, Osmanlı Balkanları kaybetmez, asrın en siyâsî pâdişâhi II. Abdülhamîd Han devrilmez, Hılâfet lağvedilmez ve 620 yıllık târihin gördüğü en büyük devlet yıkılmazdı.

Abdülhamîd tezleri daha çok zaman devâm edecektir. 40 sene evveline kadar övülmesi bile yasak olan bu koca sultânın muhâliflerinin en önde gelen şâir ve filozofu Rızâ Tevfîk, yaptıklarından nasıl nedâmet duymuş ki “ Abdülhamîd’in Rûhâniyetinden İstimdâd” şiirini yazmıştır. ( Abdulhamîd’in mânevî varlığından yardım ) Bu şiiri tekrar yazmayacağım ama en çarpıcı kısmını buraya alacağım:

“Târihler adını andığı zaman/Sana hak verecek ey koca Sultan/Bizdik utanmadan iftirâ atan/Asrın en siyâsî pâdişâhına/Dîvâne sen değil meğer bizmişiz/Bir çürük ipliğe hulyâ dizmişiz/Sâde deli değil edepsizmişiz/Tükürdük atalar kıblegâhına… Pâdişah hem zâlim hem deli dedik/İhtilâle kıyâm etmeli dedik/Şeytan ne dediyse biz belî dedik/Çalıştık fitnenin intibâhına (uyanışına)… Milliyet dâvâsı fıska büründü/Ridâ-yı diyânet yerde süründü/Türk’ün ruhu zorla âsî göründü/Hem Peygamber’ine hem Allâh’ına.”

Âh feylesof Rızâ, ne olurdu bu hâli o koca Sultan yaşarken görseydin! Ama bu pişmanlık bile büyük bir fazîlettir. Çünkü hâlâ hep şeytana “evet” diyen ve devâmlı ihtilâl isteyen grup hiç bitmedi. Şiirin son kısmı gerçekten tüyler ürperten bir i’tirâf-ı lâ yenkati’dir. (Hiç kesilmeyen bir itiraftır). Hep geçerli olmaya devâm eden bir rûhî buhran tezâhürüdür. Milliyet dâ’vâsı güdenler hep sıkıntı çekti, bu dâvâ hep unutturuldu. Diyânet örtüsü hep zedelendi.  Dînimiz ve târihimizin aslı hep saklandı. Türk’ün rûhu yıllarca hem Yüce Peygamber’ine hem de Hâlık-ı zî-şânına isyan ettirildi. Hadi bunlara olmadı, yalan deyiniz. Siz unutsanız da târih unutmaz!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.