KUR’AN-I KERİMİ ANLAMAK
05 Aralık 2025, Cuma 00:20
Kur’an- ı kerimdeki binlerce ayet-i kerimenin indiriliş süreci, miladi 610’da başlayıp, 632’ ye kadar yaklaşık 23 sene devam etmiştir.
Diğer ilahi kitaplardan farklı olarak onun tedricen indirilmesinin birçok sebebi vardır;
Mesela, kolayca ezberlenip, manasının anlaşılabilmesi, iman ve ibadet esaslarının zihinlerde tedrici bir gelişme sağlayıp kökleşmesi gibi sebepler bunlardan bazılarıdır.
Nitekim Allahü teala Furkan suresi 32. Ayeti-i kerimede:
(Kâfirler: “Bu Kur’an, Peygamber’e toplu olarak bir defada indirilseydi ya!” diyorlar.
Halbuki biz, Kur’an’ı, kalbine iyice yerleştirmek için, böyle parça parça indirdik) buyuruyor.
Bu ayetten de anlaşıldığına göre, tedricen indirilişin en önemli sebebi, onun manasının Resulullah’ın kalbine tam yerleşmesidir.
Bu nedenle, Kur’an-ı kerimi tam olarak anlayabilmek ancak Peygamber efendimize mahsustur.
Çünkü dinin muhatabı O’dur. Kur’an O’na gelmiştir.
O’ndan başkasının tam anlayabilmesi mümkün değildir.
Onun için Allahü teala yüce Resülüne: (İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44] buyuruyor.
Bırakın bizleri, eshab-ı kiram efendilerimiz bile, ana dilleri Arapça olmasına rağmen, ayetleri anlayabilmiş olsalardı,
Allahü teala Peygamberine, sadece “sana vahy olunanları tebliğ et” der, açıklamasını emretmezdi.
Kur’an-ı kerim, akıllara durgunluk verecek, uçsuz bucaksız bir deryadır. Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkansızdır.
Nitekim Allahü Teala, sevgili peygamberine:
(De ki, Rabbimin sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109] buyuruyor.
İmam-ı Gazâlî hazretleri de Kimya-yı saadet kitabında:
“Kur’an-ı kerim Allahü tealanın kelamıdır. Ağızdan çıkan harfler, ateş demeye benzer. Ateş demek kolay, fakat ateşe kimse dayanamaz.
Bu harflerin manaları da böyledir. Bu harfler, başka harflere benzemez, manaları meydana çıksa, yedi kat yer, yedi kat gök dayanamaz.
Allahü teala kendi sözünün büyüklüğünü, güzelliğini bu harflerin içine saklayarak insanlara göndermiştir.
Kur’an-ı kerimi okumadan önce, bunu söyleyen Allahü tealanın büyüklüğünü anlamalı, kimin sözü olduğunu düşünmelidir.
Kur’an-ı kerime dokunmak için, temiz el gerektiği gibi, onu okumak için de temiz kalb gerekir. ”Buyuruyor.
Allahü Teala, kelam-ı ilahisindeki murad-ı ilahiyi, yani her bir ayette ne demek istediğini, sadece efendimizin nurlu kalbine yerleştirmiştir.
O, aleyhissalatü vesselam, ayetler nüzül ettikçe, eshabına seviyelerine göre açıklamış ve böylece hadis-i şeriflerle dinin temeli teşekkül etmiştir.
Bu hadis-i şerifler olmadan, tercümeyle, mealle Kur’an-ı kerimi anlamak asla mümkün değildir.
Bazı hadsiz, sözde din adamlarının, “Resulullah, Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi.” sözlerinin, ne kadar cahilce ve ahmakça bir söz olduğu güneş gibi aşikardır.
Maalesef çok meşhur da olsa,
“Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı” beyti de,
bu kabil söylenmiş sözler olup, itikadı sağlam olan kişilerin nazarında herhangi bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Nitekim Diyanetin hazırladığı (Kur’an-ı kerim ve Türkçe Anlamı) isimli tercümenin önsüzünde de:
(Kur’an-ı kerim, Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez.
Kur’an-ı kerimde muhtelif manalara gelen lafızlar vardır.
Böyle bir lafzı tercüme etmek, çeşitli manalarını bire indirmek olur ki, verilen tek mananın murad-ı ilahi olduğu bilinemez.) denilmektedir.
İnsanların yazdığı anayasayı bile anlayabilmek için, o alanda ihtisas yapmış bir hukukçuya ihtiyaç hissedilirken,
İslam dininin anayasası mesabesinde olan Kur’an-ı kerimin,
O dinin muhatabı olan Allah Resülünün açıklamaları olmadan anlaşılabileceğini iddia etmek, koyu bir taassup ve cehaletten başka bir şey değildir.
Sevgili peygamberimiz, Kur’an-ı kerimi Eshabına açıklamış, onlar da kendilerinden sonra gelen ehl-i sünnet vel-cemaat alimlerine açıklayarak;
İslamiyet, nakilden nakile günümüze kadar dosdoğru ulaşmış ve inşallah kıyamete kadar da devam edecektir.
Kur’an bize yeter diyerek, kendi kısır akılları ile dini direk Kur’andan anlamaya çalışanlar ise;
Meşhur bir din adamı gibi gözükseler de kendileri sırat-ı müstakimden ayrıldıkları gibi, başkalarını da o sonsuz felakete sürüklemeye devam edeceklerdir.
Taş içindeki böcek sanır,
Yer ve gök hep orasıdır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.