DİNİNE TARİHİNE DÜŞMAN NESİLLER NASIL YETİŞTİ DİN EĞİTİMİ/İLAHİYATLAR
20 Kasım 2025, Perşembe 00:20
Evet sıra geldi genç cumhuriyetin din eğitimine.
Tevhid-i tedrisat kanunu sonrası önce 1927 yılında din adamı ihtiyacını gidermek için İmam-Hatip Okulu açılır. İlk yıllarda 320 kişiye kadar ulaşan kadro, 1932 yılında müracaat 20 kişiye düşer (Söylendiğine göre İmam-Hatip Okuluna okumak için başvuran öğrenci adaylarına baskı yapılmıştır.)
Okulun tercih edilmediği öne sürülerek 1933 yılında kapatılır.
Bu arada tek parti iktidarı dini sosyal hayattan silmeyi, yerine Kemalizm dinini koymayı hedeflediği için eğitimini de yasaklamıştır. 1935 yılından itibaren de bütün okullarda din dersi kaldırılmıştır.
İşte yıllar süren bu dinsizlik ortamı ta ki Amerikalılarla ilişkiler artık neredeyse “koloni” düzeyine çıkınca, ki bunda Kahire askeri anlaşması, Marshall fonundan destek almak ve bütün bakanlıklarda tesis edilen komisyonlar vasıtasıyla her şeyimizi Amerikalılara teslim etken olmuştur, tek partili hayattan çok partili hayata geçiş, demokratikleşme paketleri yanında dini eğitime serbestiyet vermek mecburiyeti hasıl olmuştu.
Şöyle ki; iki kutuplu dünyanın komünist blokunu Amerikalılar demokratik hakların olmaması ve dini baskının oluşuyla devamlı itham ederken SSCB yetkilerinin verdiği cevap:
“İyi ama sizin müttefikiniz Türkiye’de komünist ülkelerden daha baskıcı bir rejim sürüyor, siz önce müttefikinize bakın.”
İşte 1946 yılında çok partili hayata geçişle, 1949 yılında bazı dini yayınlara ve beraberinde dini eğitim verecek bir fakülte açılmasına karar verildi.
Tamam dini eğitim verilsin de nasıl bir dini eğitim verilecek.
Ayrıca bu okul geçmişin medreseleri gibi “Yobaz!” din adamları değil, Batı medeniyetinin kodlarıyla bezenmiş, modern düşünceli, bilimin ışığında din eğitimi verilen bir fakülte olmalıydı.
Ve bu okul akademik anlamda tek yetkili olsun, bundan sonra Türkiye’de yapılacak bütün dini çalışmaların, dini atamaların merkezi durumunda olsun. Bu okulda yetişecek öğrenciler gelecekte din eğitimi konusunda akademik kadroları teşkil edeceği için örümcek kafalı yobaz(!) gibi yetişmemeliydi.
İşte bu fikri merkezle Ankara İlahiyat Fakültesi’nin ders programı tespit edilerek öğretim yılına başladı.
|
Dersin Adı |
Saat |
|
Arapça |
2 |
|
Farsça |
2 |
|
Yabancı Dil (İng., Alm., Fr.) |
4 |
|
Sosyoloji |
2 |
|
Mantık ve İlimler Felsefesi |
4 |
|
İslam Dini ve Mezhepleri Tarihi |
4 |
|
İslam Sanatı Tarihi |
2 |
|
Mukayeseli Dinler Tarihi |
2 |
Bakın temel İslami İlimlerin olmadığı bir İlahiyat Fakültesi.
Kuran-ı Kerim yok. O yılların öğrencilerinden bazıları sınıf arkadaşlarına Kuran-ı Kerim dersi verdiklerini anlatır. Fıkıh yok, Hadis yok, Tefsir yok, Siyer yok yok oğlu yok işte.
Ve bu okuldan mezun olanlar yıllarca dini eğitim kurumlarına, akademik çalışmalara, MEB’de ki müfredata yön verdiler.
Neda Armaner, Beyza Bilgin, Agah Çubukçu gibi daha nice ilk mezunlar profesör olarak ya İlahiyatlarda ya da başka alanlarda yeni cumhuriyetin yetiştirdiği din insanı olmuşlardır.
Neda Armaner’in çok uzun bir ömür sürdüğünü, 2022 yılında sanırım vefat ettiğini bütün malını Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfına bağışladığını belirtirsem nasıl din insanları yetiştirmişler anlaşılır.
Fakültede iki defa dekanlık yapan Suut Kemal Yetkin’in Hilafetin kaldırılması tezkeresini veren Urfalı Şeyh Saffeti Efendi’nin oğlu olduğunu kızının da Türkiye Cumhuriyeti’nin kadrolu milletvekili ailesi olan Öztraklarla evli olduğunu belirteyim.
Anlayacağınız dostlar; tarlayı önce sürdüler. Bütün taşları temizlediler.
Sonra da istedikleri gibi verim alabilecekleri tohumları ektiler.
Bize de bugün din adına abukluk yapan bu densizlerle uğraşmak kaldı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.