Arafta Kalmış Nesiller
23 Ekim 2025, Perşembe 00:10
Batı’yı taklit edelim derken öykünmeye, hayranlığa ve en sonunda o medeniyetin bir parçası olmak için yapılan ceberrut uygulamaların halkın sırtında kırbaç gibi şaklamasıyla devam etti. Bütün jakoben laiklik uygulamalarına, Batı’nın lağımlarının üstümüze boca edilmesine rağmen ne Batı’lı olduk ne aslımıza uygun kalabildik. Netice de zamanla her şey değişir elbette ama bin yıllık medeniyetini yüzyıl içinde terk eden toplumların yaşadığı (ki Türk milletinden başka bunu dünya da yaşayan başka bir topluluk yok) travmaları fazlasıyla yaşıyor.
Ecdadına küfreden nesiller diye başladığımız yazı serisine başka bir yönüyle devam ediyoruz.
Toplumları yöneten bürokratlar olabilir ama yönlendirenler entelektüellerdir.
Cumhuriyetle birlikte entelektüel/aydın prototipi rejimin izin ve yol verdiği şahsiyetlerden oluştuğu için, kadim medeniyetin temsilcileri yok sayıldı. Yöneticilerin de arzusu, bu toplumun asırlardır sahip olduğu inanç, kültür ve adetlerini toplumdan silip Batı’nın sahip olduğu giyimden müziğe, sanattan edebiyata her şeyi topluma angaje etmekti.
Yeni aydın prototipleri de haliyle yönetici sınıfın arzusu doğrultusunda şekillenmiş, uymayanlar refüze edilmiş, hapislere atılmış, açlık ve yoklukla baş başa bırakılmışlardır.
Daha önceki yazılarımda bahsettiğim İsmail Müştak Mayakon buna en güzel örneklerdir. (Bknz. İSLAM ÜLKELERİ NEDEN SESSİZ)
Tabi hepsi tehditle yeni yönetimin istediği gibi yazmadı. Büyük ekseriyeti Batı tipi okullarda eğitim gördüğü ve oralarda devşirildiği, kendi kültürlerine yabancılaştığı için yeni kurulan cumhuriyetin ya taşlarını döşemiş ya da azılı müdafii olmuşlardır.
Allianz Okulunda okuyan Mihri Belli komünist, Celal Bayar mason, Serez kadısı oğlu feylesof Rıza Tevfik ateist olmuştur.
Osmanlı döneminde açılan misyoner okullarından mezun olanlardan dini ve milli hasletlerini koruyan insan yok gibidir. Milli olanlarda da din düşmanlığı vardır. M.Emin Yurdakul, Samet Ağaoğlu v.s gibi.
Bir de bugün büyük edebiyatçı diye rol model gösterilenlerin ekseriyeti bohem yaşam tarzları, eşcinsel ilişkileriyle ve yazılarında bu konuları işlemeyle öne çıkan şahsiyetlerdir.
Türkiye’nin ilk feminist kadın örgütünü kuran Mecelle komisyonu başkanı olan dini bütün Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıdır.
Meşhur Eylül romanı yazarı M.Rauf, S.Faik Abasıyanık, Reşat Nuri, Hüseyin Rahmi, F.Hüsnü, Atilla İlhan v.s gibi okullarda ders olarak okutulan veya kitapları ödev verilen birçok şahıs (cinsel tercihleri kendilerini ilgilendirir ama topluma gerek yaşantılarıyla, gerek yazılarıyla bunu empoze eden rol model olduklarında eleştirme hakkı doğar) maalesef eşcinsel kimlikleri aşikar olanlardır.
Yeni teşekkül eden sinema ve tiyatro dünyası için işin resmen cılkını çıkarmış, geçmişi kötülemede ve küfürde yarışmışlardır. Tabi ahlaken verdiği bozulmayı da saymıyorum.
Cumhuriyet dönemi masonların matbuat, gazete ve edebiyat dünyasındaki tahakkümleri herkesçe malum olan bir konu.
Yani kısacası toplumu yöneten ve yönlendirenlerin yukarıda bir kısmını saydığımız kişiler gibi olduğunu düşünürsek bugün geldiğimiz noktada fazla bir şey beklemek abesle iştigal olur.
Bin yıllık Türk İslam medeniyetine yüzyılda bu kadar tecavüzün kaçınılmaz sonucu olarak, ne Batılı ne Doğulu olan Araf’ta kalmış ucubelerin doğması normal sonuç olmaz mı?
Devam edeceğiz efendim..
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
Şerife yurtseven
24-10-2025 21:09Hocam aydınlattığınız için teşekürler. Aklım durdu Yüreğinize sağlık kaleminize güç versin Rabim