ALİ TÜFEKÇİ – Türkiye Gazetesi
Türkiye’nin füze varlığının yanı sıra, zamanının süper gücü Osmanlı'nın füze çalışmaları da son günlerde akıllara geldi.
Osmanlı’nın bu konuda nasıl bir vizyona sahip olduğu, Bayramoğlu Ali Ağa’nın yazdığı ‘Ümmü’l Gazâ’ adlı kitapta şaşırtıcı şekilde yer alıyor.
OSMANLI’DAN TÜRKİYE’YE ASKERİ TARİHİMİZ
Son 25 yılda askeri teknoloji alanında pek çok milli silah ve araç üretildi. Ancak peki ya öncesi?
İran-İsrail savaşı devam askeri teknolojide bulunduğumuz durum sorgulanıyor.
Türkiye’nin bugün sahip olduğu seyir füzeleri ve muhtemel bir savaş durumunda savunma sistemlerine ne kadar hâkim olduğu konusu uzmanlar arasında tartışılmaya devam ediyor.
Türkiye’nin füze ve roket teknolojisinde ne durumda olduğundan önce dünyada füze teknolojisinin geçmişine kısaca bakmak gerekiyor.
İLK FÜZELER NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Dünyada füze teknolojisinin tarihi ilk roket denemelerine kadar götürülüyor.
İlk roket denemeleri milattan önce 400’lü yıllarda su buharının itme gücünün kullanılmasıyla başlıyor. Çin’de barutun keşfiyle birlikte, cisimleri uzun mesafelere taşıyabilen daha gelişmiş sistemler ortaya çıkıyor.
İlk modern roketler, barut içeren tüplerle okların menzilini artırmak için geliştiriliyor. Daha sonra, daha güçlü yanıcı maddelerle roketlerin menzili uzatılıyor, kanatçıklarla rotalarının düz tutulması sağlanıyordu.
Hareket halindeyken hedefe yönlendirme ihtiyacı, yeni teknolojilerle kanatçıkların havadayken hareket etmesini sağlayan güdüm sistemlerini geliştirdi ve böylece ilk modern füze sistemleri meydana geldi.
Dünya tarihinde operasyonel olarak kullanılan ilk modern füzeler, II. Dünya Savaşı sırasında böylece ortaya çıktı.
Almanlar tarafından geliştirilen V-1 ve V-2 füzeleri İngiltere’ye yönelik saldırılarda kullanıldı.
V-2’ye 1944 yılında güdüm için mekanik otopilotlar yerleştirildi ve bu füzeler, İngilizlerin korkulu rüyası oldu. Basit radyo kontrollü anti-gemi ve anti-uçak füzeleri de bu dönemde geliştirildi.
Soğuk Savaş döneminde ise uzaya çıkma rekabeti balistik füze ve roket teknolojileri üzerine yapılan çalışmaları hızlandırdı.
Bütün bu dönemlerde Türkiye’de lokal ve akademik çalışmalar olurken ülke bazında milli bir çalışma yer almıyor.
Osmanlı'da füze teknolojisiyle ilgili doğrudan bir çalışma bulunmuyor. Ancak Lale Devri’nde yazılan bir kitap askeri teknoloji konusunda çarpıcı bilgiler sunuyor.
OSMANLIDA ASKERİ TEKNOLOJİ
14-15. yüzyıllardan itibaren ateşli silahları kullanmaya başlayan Osmanlı, İstanbul’un fethinde kullanılan büyük toplarla (Şahi Topu) dünya savaş tarihinin seyrini değiştiriyor.
Havan topları da bu dönemde keşfediliyor ve Fatih Sultan Mehmed döneminde çizilen vizyonla Osmanlı’da pek çok gelişme yıllar içinde yapılıyor.
Kanuni Sultan Süleyman dönemine gelindiğinde Mohaç Meydan Muharebesinde Osmanlı ordusu kılıç çekmeden 2 saat içinde 300 seyyar top ve tüfek desteğiyle 50 bin kişilik Macar ordusunun yarısını imha ediyor.
OSMANLI'DA ROKET ÇALIŞMALARI
Osmanlı sadece toplar konusunda değil roketler konusunda da tarihi çalışmalara imza atıyor.
İlk roket çalışmalarına dair kayıtları 17. yüzyılda görüyoruz.
IV. Murad döneminde Lagari Hasan Çelebi'nin ilk insanlı roketli uçuş denemesi tarihe geçse de bu rivayet sadece Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde yazması bilgileri tartışmalı hale getiriyor.
Rivayete göre 1633 yılında gerçekleştirilen bu denemede, yaklaşık 300 metre yüksekliğe çıkan ve 2,5 kilometre yol alan roketle havalanmış, ardından denize inmiş olduğu ifade ediliyor.
Tarihçilere göre başka kaynaklarda Lagari Hasan Çelebi hakkında bilgi olmasa Osmanlı muhayyilesinde roket fikrinin bulunduğunu yansıtması açısından dikkate değer görülüyor.
Tarihçiler Osmanlı arşivlerinde ateşli silahlar ve roketlere benzeyen başka ve gerçek kayıtları da gözler önüne seriyor.
LALE DEVRİNDE ASKERİ TEKNOLOJİ
Bazı tarih kitaplarında Lale Devri zevk ve safa devri olarak anlatılsa da tarihçiler Osmanlı için savaşsız geçen bu dönemi ilerleme hamlelerinin yapıldığı zaman olarak kabul ediyor.
1730 yılındaki bir yeniçeri olan Patrona Halil İsyanı bütün bu hamleleri engelliyor.
Bunlardan biri de 18. yüzyılda Bayramoğlu Ali Ağa'nın, günümüz roketlerine benzer yeni ateşli silahlar hakkındaki pek bilinmeyen çalışması.
Ali Ağa kitapta tasarladığı "tulumba" adlı rokete benzeyen silahlardan bahsediyor. Bunlar kale kuşatmalarında kullanılırken hem ateş saçıyor hem de kurşun atıyor.
50 YILLIK SAVAŞ TECRÜBESİ “ÜMMÜ’L GAZ”
Humbaracılar Sınıfı İkinci Halifesi Bayramoğlu Ali Ağa 18.asrın başında bir kitap yazıyor: “Ümmü’l-Gazā”
Kitap Şamil Çan tarafından doktora tezi olarak hazırlanarak latinize ediliyor. Prof. Dr. Salim Aydüz’ün de desteğiyle Yazma Eserler Kurumu tarafından bastırılıyor.
Kitapta silah, top ve roketlerin sadece yazılı tarifleri yer almayıp renkli çizimlerinin de bulunması dikkat çekiyor.
Bayramoğlu Ali Ağa bundan tam 300 yıl önce Osmanlı askeri teknoloji vizyonunu ortaya koyuyor.
Humbaracı Ocağı Halifesi olan Ali Ağa kitabın girişinde 40-50 yıllık savaş tecrübesini kitaba ilmek ilmek yedirdiğini şu sözlerle aktarıyor:
“…Mülâhazam ancak devletlü efendilerimiz kitâb-ı mezbûrî birkaç kere mütâlaa ve müzâkere eylese, kırk-elli senelerde gereği gibi sefer eylemiş kadar her ahvâllerine vukûf tahsil eder…”
Ali Ağa, İslam ordularının savaşlarda Allah’ın izni ile muzaffer olması için gerekli tedbir ve tedariklerin neler olacağının eserde anlatıldığını belirterek kitabına başlar. Eserin üç fasıldan oluştuğunu şöyle ifade eder:
“…evvel fasl ‘asker-i İslâm sefer-i hümâyûnda küffârın kal‘ası altına konup sarılmak murâd olunduğu zamanda ordu-yı hümâyûn ne minvâl üzere konmak lâzımdır…”
“…ikinci fasl fetḥ-i tedbîr yâ’nî toprak sürmenin beyânındadır…”
“…üçüncü fasl humbaracılar san‘atı beyânındadır…”
"SULH ARASINDA KÜFFARIN HİLESİ ÇOKDUR, BUNDAN GAFLET OLUNMAYA"
Kitapta humbara ile gerekirse taş kullanılabileceğini ve bunun çok işe yaradığını söyleyen Ali Ağa düşman ordularına karşı da bir uyarıda bulunuyor.
OSMANLI VİZYONU
Netice olarak Bayramoğlu Ali Ağa’nın üç asır önce kaleme aldığı Ümmü’l-Gazâ, Osmanlı’nın yalnızca savaş meydanlarında değil, askeri teknoloji sahasında da derin bir bilgi birikimine sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Ali Ağa’nın kaleminden dökülen bilgiler, sadece bir askerî tecrübenin ürünü değil, aynı zamanda Osmanlı medeniyetinin mühendislik vizyonuna tutulmuş nadir bir aynadır.
Lale Devri gibi genelde estetik ve eğlence ile anılan bir dönemde, roketi andıran silah sistemlerine dair çizimler Osmanlının vizyonunu yansıtması bakımından dikkat çekiyor.
Teknik açıklamaların yer aldığı bu eser, tarihimizin mühendislik ve savunma alanındaki sessiz miraslarından biri olarak okunmayı bekliyor.
Lagari Hasan Çelebi hakkında anlatılanlar ise roket hayali kuran bir altyapının olduğunu yansıtıyor. Ancak isyancı ve anarşist zihin yapısı bütün bu çalışmaları ve hayalleri gerçekleştirmeye engel oluyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.