Dr. Mehmet Yavuz
FUTBOLUN KARANLIK ANATOMİSİ
Türkiye’de günlerdir konuşulan bahis ve şike soruşturması, sadece spor dünyasını değil, toplumun adalet algısını ve nöropsikolojik yapısını da ciddi şekilde sarsıyor. Henüz yargı kararı çıkmadan isimlerin açıklanması, kariyerlerin linç edilmesi ve sosyal hafızanın aceleyle doldurulması, meselenin yalnızca hukuki bir disiplin süreci değil; çok daha derin bir zihin ve toplum krizi olduğunu gösteriyor.
Yargı Kararı Olmadan ‘’Suçlu’’ Etiketi: Sosyal Hafızanın Felci
Adalet, yalnızca mahkeme salonlarında dağıtılmaz; toplumun ‘’masumiyet’’ algısıyla birlikte işler. TFF’nin yargı süreci tamamlanmadan sporcuları ve hakemleri kamuoyuna açıklaması, sosyal hafızada geri dönüşü olmayan bir iz bırakmıştır. Çünkü insan zihni ilk duyduğu bilgiyi ‘’gerçek’’ kabul etme eğilimindedir. Bu bilişsel olguya ‘’anchoring bias’’ denir. Dolayısıyla kişi yargıdan aklansa bile toplumun zihninde yer eden ilk imge ‘’suçluluk profili’’ olur. Hukuken aklanmak, toplumsal hafızada aklanmakla aynı şey değildir.
Küçük Kupon ile Manipülasyon Arasındaki Fark: Adaletin Tartım Hatası
Bahis davranışı tek bir kategori değildir. Nöropsikolojik olarak da ‘’risk alma davranışının’’ farklı düzeyleri vardır:
Dürtüsel merakla bahis; düşük risk
Stres boşaltma amaçlı bahis; orta risk
Bağımlılık eğilimiyle yapılan bahis; klinik risk
Manipülasyon amaçlı branş içi bahis; en yüksek (toksik) risk
Bugün ise tüm bu davranış biçimleri aynı torbaya atılmış durumda. Oysa kendi branşına bahis yaparak müsabakayı manipüle eden bir kişiyle, başka bir spor dalına 50 tl’lik kupon yapan genç bir oyuncu aynı kefeye konamaz. Adaletin terazisi bir santim şaşarsa, toplumun güveni yıllarca yerine gelmez.
Saha Figüranları Değil, Kulis Aktörleri
Bahis sisteminin sürdürülebilir olmasını sağlayanlar:
Kulüp yöneticileri
Menajer ağları
Teknik ekipler
Medyayı yönlendiren aktörler
Bahis firmalarıyla organik ilişkisi olan çevreler
Alt lig oyuncusu manipülasyon zincirinin en zayıf halkasıdır; ama sistemin kirini üreten yer, futbolun mutfağıdır. Bu sebeple asıl soruşturulması gerekenler, sahadaki gençler değil; kulislerde oturan ve milyonluk anlaşmaları yöneten isimlerdir. Aksi halde soruşturma ‘’görsel adalet’’, fakat gerçekte göstermelik bir ritüel olarak kalır.
TFF ve Kulüplerin Bahis Sponsurlukları: Ahlaki Çelişkinin Nörolojik Etkisi
Bir yandan futbolculara ‘’bahisle ilişkin olursa suçtur’’ denirken, öte yandan:
TFF’nin yasal bahis firmalarıyla büyük sponsorluk anlaşmaları yapması,
Bazı kulüplerin bırakın yasal bahis sponsorluklarını, kaçak (illegal) bahis platformlarıyla bile dolaylı ya da dolaysız iş birliklerine girmesi, sistemin ahlaki zeminde çöktüğünü gösterir. İnsan beyni çelişkiye tahammül edemez. Bu duruma ‘’kognitif disonans’’ denir.
Birey şunu düşünür: ‘’Aynı sektörden para alan kurum bana nasıl ceza veriyor?’’
Bu nasıl bir ahlaki mimaridir? Bahis, sporcu için yasak; federasyon için gelir kapısı. Hakem için suç; kulüp için finansal anlaşma. Oyuncu için disiplin cezası; yönetici için sponsorluk fırsatı.
Kurumsal tutarsızlık, bireyin adalet algısını nöropsikolojik düzeyde çökertir. Bu çöküş toplumda öfkeye, sporda ise hataya ve güvensizliğe dönüşür.
Aklanıp Dönenlerin Yaşayacağı Nöropsikolojik Travma
Etiketlenmiş bir sporcunun aklandıktan sonra yaşayacağı süreç nöropsikolojik açıdan çok ağırdır:
Stigma; beynin sosyal tehdit merkezini (amigdala) sürekli tetikler
Kronik stres; kortizol dengesini bozar, performansı düşürür.
Özgüven çökmesi; prefrontal korteksin problem çözme kapasitesini azaltır.
Sosyal kaygı; sporcuyu sahadan uzaklaştırabilir.
İtibar kaybı; davranışsal geri çekilme başlar.
Peşinen suçlu ilan edilmiş kişilerden bazıları hukuken aklanacaklar; ama psikolojik olarak büyük ihtimalle yıpranmış, kırılmış ve yalnızlaştırılmış şekilde dönecekler. Bunun bedeli yalnızca bir birey için değil; sporun geleceği için de travmatiktir.
Futbol Bir Aynadır: Toplumun Adalet Anlayşını Yansıtır
Bugün futbol sisteminde gördüğümüz çarpıklık, aslında toplumun genel adalet duygusunun bir yansımasıdır:
Kurumlar sorumluluk almaz, bireyler günah keçisi yapılır.
Gerçek aktörler perde arkasında kalır, figüranlar sahneye sürülür.
Adalet, yalnızca cezalandırma değil; tutarlılık, ölçülülük ve eşitlik gerektirir.
Bugün eksik olan tam olarak budur.
Futbolda Çifte Standart Tehlikesi
Bahis sorununu çözmenin yolu, alt liglerdeki genç oyuncuların peşine düşmek değil; bahis parasının girdiği hesapları, kararı veren mekanizmaları, optik olarak ‘’temiz’’ görünen ama gerçekte kirli bağlantıları incelemektir.
Gerçek adalet, sadece görünürde suçlu olanı değil, gücü olanı da mercek altına almaktır.
Peki, Hakemler Bahisin Neresinde?
Hakemlik, zaten nöropsikolojik olarak riskli bir meslektir. Bir hakem maç içinde 40-50 bin kişinin baskısına, anlık karar stresine, sosyal medya linç kültürüne, kulüplerin örtük baskısına ve medya manipülasyonuna aynı anda maruz kalır. Bu yüzden bir hakem tanınabilir olma avantajının dışında normal bir insana göre çok daha yüksek düzeyde stres, kaygı ve baskı taşır. Dolayısıyla hakemlerin büyük bir bölümü ‘’sistemsel baskının’’ mağdurudur. Türkiye’de hakemlik: yönetici baskısı, MHK’nın politik kararları, kulüplerin hedef göstermeleri ve medya etkisi arasında ezilen bir yapıdır. Bu ortamda alt düzey bir hakemin küçük bir kupon yapması ile kulüplerin milyonluk ‘’bahis sponsorlukları’’ arasındaki farkı yok saymak, mantıksal çöküştür.
Fakat şunun altını çizeyim ki; bahis soruşturmasının en sessiz mağdurları hakemlerdir. Futbol ekosisteminde en çok baskıya maruz kalan ve en az savunulan kişilerdir. Bu sebeple bahis listesinde adı geçen hakemlerin herkesden fazla en titiz şekilde incelenmesi çok önemlidir. Çünkü bir futbolcu ceza aldığında en fazla 8-10 ay sahalardan uzak kalır. Halbuki bir hakem ceza alırsa meslek hayatı tamamen biter.
Hakemler, kulüpler ve taraftar için de medya için de en kolay günah keçisidir. Ancak ne TFF tarafından ne de kendi kurumu tarafından korunurlar. Bu yalnızlık, bazı hakemleri manipülasyona açık hale getirebilir. Hakem maaşları, maruz kaldıkları risk ve baskı ile kıyaslandığında çok düşüktür. Bu, bazı kişilerde ‘’kolay para’’ arayışını tetikleyebilir. Ve bu sebeple bazı hakemler, bahis çeteleriyle, menejer ağlarıyla, uluslararası bahis brokerlarıyla bilinçli temas halinde olabilir. Ancak bu sadece ülkemize özgü değil; dünyanın birçok ülkesinde yaşanan problemdir. Hakem, oyunun en kritik karar vericisidir. Küçük bir düdük milyonluk bahis piyasasını etkileyebilir. Uluslararası bahis marketlerinde hakem manipülasyonu en kolay ve hızlı sonuç veren yöntemdir. Fakat yine de hakem eşittir suçlu yaklaşımı asla kabul edilemez.
Gerçek çözüm, hakemi yargılamadan önce sistemi sorgulamaktır. Düşük maaş, yüksek stres, aşırı baskı, yalnızlık, güvensizlik ve mesleki gelecek kaygısı beyinde risk alma davranışını artırır. Bu, dopamin sisteminde ‘’kaçış-ödül döngüsü’’ olarak bilinir. Yani bazı hakemlerin bahis davranışı, sistemin nöropsikolojik baskısının semptomu olabilir, sebebi değil. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var. Bir hakem tek başına bir maçın tamamını manipüle edemeyebilir. Hakemin, bahis ya da şike denkleminin bir aparatı olabilmesi için; var ekibinden en az bir kişi, takım içinde bir veya birkaç oyuncu, kulüp içi idari bir aktör, menajer bağlantısı ve bahis brokeri hep birlikte çalışmalıdır. Veya en azından bu argümanlardan birkaçı bir arada olmalıdır. Haliyle bu da oldukça organize olmayı gerektiren güç bir durumdur. Yine de hakemin olası rolü tekil bir suç değil; ağ yapısının bir parçası şeklindedir. Bu yüzden hakemi yakalamak kolaydır ama ağı bulmak zordur. Dolayısıyla en kolay yakalanabilen parça cezalandırılır, en zor erişilen parça yeterince araştırılmazsa bu adalet olmaz. Aksi halde her şey, küçük figüranların cezalandırıldığı, büyük aktörlerin perde arkasında kaldığı bir tiyatroya dönüşür.
Yorumlar
Simitci
17-11-2025 14:52Ayni zehirlenen aile icinde neden oldugu belli olmadan yedikleri yemekten diye pesin hüküm yazildi cizildi hedef saptirmakta olabilir resmi kurumlarca sabitlenmedigi müddetce herkes sucsuzdur sosyalmedya mi artik yazili medya mi cok tehlikeli algi dönüyor diye düsünüyorum .